- " Mutlu ol,mutlu et; gerisini dileyt et."
- " Güzel annem, bir kadına tecavüz etseler,toplum kadını suçlar önce,o bir şey yapmıştır,kuyruk sallamıştır diye.İnsanda kuyruk olur mu ?Olmaz.Maymun mu bu ? Eğer bir kadına tecavüz etmemişlerse,o ,iyi kadındır;eğer etmişlerse kötü olduğu için etmişlerdir.Erkekleri fonksiyonsuz değişken sayan ne basit bir açıklama.Sonra bir insanın başına bir felaket gelse,karşıdan bakan birileri,şöyle düşünür binlerce yıldan beri: ' Bu dünyada adalet vardır;iyilerin başına iyi şeyler gelir,kötülerin başına kötü şeyler.Bu insan bir felakete uğramışsa eğer,mutlaka bir günah işlemiştir.' İşte adil dunya iddiasının sonu.Sakat doğan bebekler,hasta çocuklar bir günah mı işlediler ? Kardeşimin günahı neydi ? Nice aptal insan,körlere bakıp bakıp,' Ne büyük günahı var ki bunların,başlarına bu gelmiştir'diyor.Sonra..."
- "Yapabilenler yaparlar,yapamayanlar öğretirler,öğretmeyi de beceremeyenler yönetirler, yönetmeyi de beceremeyenler eleştirirler teftiş ederler.Heykeli dikilmiş çok sanatçı, bilim insanı vardır; heykeli dikilmiş bir tane eleştirmen, müfettiş yoktur."
- "Önemli olan bedensel engeller değil, zihnimizdeki engellerimizdir."
- " Uzun ve renksiz bir yol mu,yoksa uzunluğu belirsiz ama renkli ve neşeli bir yol mu? Karar sizin,siz bilirsiniz."
- Bizim kültürümüz ,kadının ayağına halhal takan erkeklerin ,düğün öncesi kızı ata binerken yere diz koyup ona omuz veren babaların kütürüdür.
- Okulda aferin, evlilikte iltifatın her türlüsü, işyerinde para-övgü, sokakta teşekkür, insanların gelişmelerine, mutlu olmalarına yol açar.
- Bazı rütbeler/makamlar/roller bir ayrıkotu gibi yaşam bahçemizi kaplıyor ki, onlar sökülüp gittiğinde, artık ekilip biçilmeyen bir bahçe, işe yaramayan bir ömür kalıyor elimizde
- -Sokakta herhangi birilerini durdurup "İnsanlara saygılı mısınız?" diye sorarsanız, hemen hepsi "Evet" der. Ama bu evetçilerin birisi amirdir, hata yapan elemanını azarlar; birisi öğretmendir, ödevini yapmayan öğrenciye bağırır; diğeri hekimdir, köylüye "sen" der, şehirliye "siz"; bir diğeri polistir, hırsıza hakaret eder. Her ne kadar insana saygılı olduklarını iddia etseler de, bu amir, bu öğretmen, bu hekim, bu polis insana saygılı değildir. Çünkü: Kişiyi ve hatalı davranışını ayırmak zorundasınız. Hatalı davranışını eleştirebilirsiniz, hatta hatalı davranışından ötürü bir yaptırım (müeyyide) uygulayabilirsiniz; fakat kişiyi topyekûn eleştirmeye hakkınız yoktur. Kişiyi topyekûn eleştirmek insana saygısızlıktır, insan onurunu umursamazlıktır. Bir profesörün onuru bir çöpçünün onuruna eşittir; bir kapıcının onuru, bir genel müdürün onuruna, hekimin onuru hastanın, hasta bakıcının onuruna eşittir ve bir müfettişin onuru, bir hırsızın onuruna eşittir. İster bir varsayım deyin, ister bir dogma, tüm insanların onurları eşittir bu dünyada. İnsanların bilgileri, yetkileri, statüleri, güçleri farklı farklı olabilir; ancak onurları eşittir. Hiçbir insan, renginden, cinsiyetinden, inançlarından veya hatalı bir davranışından ötürü aşağılanmamalıdır.
- -Büyük şeylere küçük adımlarla ulaşılır. Ve insan, bedenine ve dünyaya hapsedilmiştir; taştan bir hücrede gibidir. Çevresindeki pek çok küçük şeyi fark ettikten sonra özgürlüğüne kavuşabilir. Bir gün yıldızlara ulaşabilmek için, bugün yeryüzündeki her şeyi değerlendirmeniz gerekir. Azlık çokluğun özüdür. Ve bir de şu: Evren, bir bütündür, tektir. Belki bu yüzden evrende birbiriyle tamamen ilişkisiz iki şey yoktur. İlişkileri görebildiğinizde, evren kalbini açar size. -Karamsarlığın biyolojik birtakım nedenleri bulunabilir; ama karamsarlık, yaşama olumsuz bakış tarzı, bir açıdan çevreden öğrenilebilen bir şeydir, iyimserlik, yaşama olumlu bakış tarzı da, bir ölçüde öğrenilebilen bir şeydir. Birey, kendini fazla zorlamadan, kısmen de olsa yaşama olumlu gözlerle bakacak şekilde kendini eğitebilir. İnsanın RAM'i, sabit-diski buna müsaittir. -Şöyle demiş Çinli: Tanrım, bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirme gücü ver. Değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmemi sağla, İkisini ayırt edebilmem için de akıl ver. -Kendimiz ile sahip olduklarımız arasında ayrım yapmakta güçlük çekeriz. Oysa her insan, sahip olduğu eşyaların, unvanların, rollerin dışında, yiyip içen, konuşup düşünen, seyredip dinleyen bir ben'e sahiptir, içimizdeki bu sapsade ben'e sahip çıktığımızda, o güne kadar tatmadığımız bir mutluluğu yakalayabiliriz.Belki o zaman Aborijinler, bizim de gerçek insan olduğumuzu söylerler. -"Marifet iltifata tâbidir" sözü, bir insanda bir beceri geliştirmek istediğimizde, o insana iltifat etmek gerektiğini belirtiyor. Bu söz, psikolojideki edimsel (operant) şartlama yaklaşımını adeta özetlemektedir. -Çocuğa rehberlik etmeden, onu istediğimiz kalıba sokmamız pek mümkün değildir.