- İstanbul vefasız bir sevgiliye benzer. Sana hep ihanet eder ama sen yine de onu sevmeye devam edersin...
- Hayatımda mutlu olduğum günler olmuştu elbette, ama mesele sadece mutluluk değildi. Önemli olan yaşadığını, hayatın bir anlamı, bir değeri olduğunu hissetmekti. Elinde çiçekler tutan beyaz gelinlik giymiş bir kızın mutluluğu gibi bir şey değildi bu. Daha derin bir varoluş sorunuydu. Dünyaya gelmiş olmamın bir anlamı var mı, bu yaşlı gezegene ya da üstünde yaşayan insanlara küçücük bir katkım oluyor mu gibi tuhaf soruların cevabıydı...
- Her insan kendi hayatının başrolünde oynuyor...
- Adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur, en güçlünün peşinden gidilmesi ise kaçınılmazdır. Güçlü olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan güç ise zalim. Gücü olmayan adalete mutlaka bir karşı çıkan olur, çünkü kötü insanlar her zaman vardır. Adaleti olmayan güç ise töhmet altında kalır. Demek ki adalet ile gücü bir araya getirmek gerek; bunu yapabilmek için de adil olanın güçlü, güçlü olanın ise adil olması gerekir.
Adalet tartışmaya açıktır. Güç ise ilk bakışta tartışılmaz biçimde anlaşılır. Bu nedenle gücü adalete veremedik, çünkü güç, adalete karşı çıkıp kendisinin adil olduğunu söylemişti. Haklı olanı güçlü kılamadığımız için de güçlü olanı haklı kıldık. - Bir kız çocuğunun büyümesi ne zaman biter acaba? İlk adet gördüğünde mi, 18 yaşını doldurunca mı, evlenince mi, saçına ilk ak düşünce mi?
Bence hiçbiri değil. Bir kız çocuğu büyümez, kaç yaşına gelirse gelsin asla büyümüş gibi hissetmez kendini. Son nefesini içi arzularla, heyecanlarla dolu bir kız olarak verir. Ama değişim yaşar. Hayat o kızı sürekli değiştirir ve bu değişimlerin hiç şaşmayan bir aktörü vardır: Bir erkek. - ... hayat karmaşık yollardan oluşuyordu, hangisine gideceğine de her insan kendi karar veriyordu.
- "Aramızdaki temel fark ne, biliyor musun? Sen insanlara baktığın zaman üniformalar, bayraklar ve din görüyorsun!"
"Peki, sen ne görüyorsun bakalım?"
"İnsan, sadece insan. Seven, acı ceken, acıkan, üşüyen, korkan bir insan. - ...insan hiçbir umut beslemediği zaman durumu kabullenebiliyor ama kapkara bulutlar arasından iğne ucu kadar kendini gösteren bir güneş ışını belirince bütün dünyası o ışığa bağlı oluyor. Ben de umutlanmıştım ve...
- "Onca sayfa okunur mu hiç ya? Özetlerine baktım.? Bunları söylerken kucağındaki iPad'i işaret ediyordu.? O zaman hayatı, aşkı, ölümü, felsefeyi, edebiyatı 140 karakterlik tweet'lerle ifade eden bir kuşakla konuştuğumu daha derinden kavradım. Aramızdaki uçurum kapanmayacak cinstendi."
- Bir gün cahil hocanın biri kalabalığa sözüm ona Hazreti Yusuf'u sormuş:
"O hangi evliyaydı ki bacıları onu bir göle attı da anası gelip kurtardı?"
Bilge bir adam, "Hangi yanlışını düzelteyim birader!" demiş. "Bir kere evliya değil peygamber, bacıları değil erkek kardeşleri, göle değil kuyuya attılar, anası değil babası kurtardı."