- Doğmak mutsuzluktur, dedi, yaşadığımız sürece de bu mutsuzluğu sürdürürüz, bir tek ölüm kesip atar bunu. Bu, hep mutsuzuz demek değildir, mutsuzluk yoluyla mutlu olabiliriz, dedi, diye düşündüm.
- Durmadan kendi kabuğumuzun dışına çıkma deneyi yapıyor, ama bu deneyde başarısız oluyoruz, hep tepetaklak yuvarlanıyoruz, çünkü kendi kabuğumuzun dışına ölüm dışında çıkamayacağımızı anlamak istemiyoruz.
- Haksız davranıyoruz, insanları incitiyoruz, sırf o anda büyük bir zahmete katlanmamak, tatsız bir karşılaşmadan kaçınmak için, diye düşündüm.
- 'Dünya sakatlarla doludur. Sokağa çıkarız ve yalnız sakatları görürüz. Birini davet ederiz, evimize bir sakat gelir, derdi Glenn, diye düşündüm.'
- 'Basit insan denilenlerin kişiyi kurtaracağına inanmak en büyük yanılgıdır. İnsan en bunalımlı zamanında onların yanına gider ve onlardan resmen kurtuluş dilenir, onlarsa kişiyi daha da derin bir umutsuzluğa iterler'
- Birçok kişi, mutsuzluğun derinliklerine battığı için aslında mutludur.
- Dahi ve Avusturya sözcükleri birbiriyle uyuşmaz, dedim. Avusturya'da, söz söyleyebilmen ve ciddiye alınman için orta karar olmak zorundasın, yeteneksizliğin ve taşra kalleşliğinin adamı olman gerekir, kesinlikle küçük devlet kafasına sahip biri olman gerekir. Bir dahi ya da olağanüstü bir beyin bile burada şerefsiz biçimde er geç katledilir, dedim Irrsigler'e.
- Biz bir insanı, benim karımı sevdiğim gibi durdurulamaz bir aşkla seversek, onun sonsuza kadar ve sonsuzluğa doğru yaşayacağı gerçeğine inanırız.
- Bizim dinleyiciye gereksinimimiz vardır ve bir de destekçiye, dedi.
- Her şeyi okuyan, hiçbir şey anlamamıştır, dedi. Tüm Goethe'yi, tüm Kant'ı okumak gerekmez, tüm Schopenhauer'i de; birkaç sayfa Werther, birkaç sayfa Seçilmiş Akrabalıklar okuruz ve sonunda bu iki kitap hakkında, onları başından sonuna kadar okumuş olsaydık bileceğimizden daha çok şey biliriz ki bu da mutlaka en katıksız zevki verir. Ama bu etkili kendi kendini sınırlama için öyle çok cesaret ve öyle çok düşünce gücü gerekir ki, bu yüzden son derece ender olarak bunlar gerçekleştirilebilir ve biz kendimiz de bunu ender gerçekleştiririz; okuyan insan et yiyen insan gibi en iğrenç biçimde yiyici olur ve et yiyen insan gibi midesini ve tüm sağlığını bozar, kafasını ve tüm düşünsel varlığını. Felsefi bir araştırmayı bile, bir anda bütünüyle yutmaz, ve eğer şansımız varsa ondan yola çıkarak bütüne gidebileceğimiz bir ayrıntıyı çekip çıkarırsak daha iyi anlarız. En büyük zevki de zaten parçalardan alırız, yaşama da bir parça olarak baktığımızda en büyük zevki aldığımız gibi ve bütün, aslında tamamlanmış bir bütünlük, ne kadar da korkunçtur bizim için. Bir bütünü, bir bitmişi, hatta bir tamamlanmışı parçalara ayırma şansımız olduğunda, ancak onu okumaya başladığımızda bundan yüksek, hatta en yüksek zevki alırız. Bizim çağımız bir bütün olarak çok uzun zamandan beri dayanılır değil, dedi, bir tek parçaları gördüğümüz yer bizim için dayanılabilirdir. Bütün ve tamamlanmış olan, bizim için dayanılmaz, dedi.