- Çok önemsiz sorunlarla uğraşıyoruz ve bugünün krizli dünyasını kurtardığımızı sanıyoruz. Oysa yanılgıya düşüyoruz. Kanım ca bu tür sorunlarla uğraşm ak tehlikeli. Bizi temel sorundan uzaklaştırır: Akılsal düzeyde sürdüreceğimiz mücadeleden. Akılsal/tinsel mücadele her alanda veriliyor.Bu nedenle herkes bu mücadeleyi anlıyor. Hiç eğitim görmemiş ama yüce ruhlu bir insan, temel sorunun nerede yattığını kavrar.
- Resim çerçevesi içine birçok olguyu birden doldurmamak gerekir, kam eranın boşluğa da bakmaması önemlidir.Çaresizlik, bırakılm ışlık, kör bir yalnızlığa saplanma, iletişim sizlik benim film lerim in ana konularıdır.
- Sen tüm kentten daha yalnızdın.
- En çok ve en uzun sana inandım.
- Her şey geçiyor. Hiçbir şey geçmese de.
- ?Doyum içinde ayrılacağımı sandığım bu yaşamdan, zaman zaman algılıyorsun ki, hiç de doyumla ayrılmayacaksın. Hiç yaşanmamış gibi. Doymak mümkün mü??
- ?Tren raylarını severim. Bağımsızlığı, gidebilmeyi, kalmak zorunda olmamayı, uymak zorunda olmamayı anımsatır. Tren rayları bir tür bağımsızlıktır benim için.?
- Nice istasyonlarda, nice limanlarda, havaalanlarında durakladım. Her gidenle gitmek istedim.Her yolculuğa çıkmak. Hiçbir yere gitmesem de, sürekli yolculuklarda olduğumu algılamakta geç kalmadım. Ama genç yaşlarda, henüz bana, yaşamı yaşanır kılan bu duyguya varmadan önce, gidememek, derin, derin, derin bir acıydı?
- Onlara karşı direndim, direneceğim. Kurumlarınıza uyuyor gibi görünmem, onlara karşı direnmemi ancak böyle sağlayabileceğime inanmamdandır. Başarı diye nitelendirdiğiniz olgulara direnmem için en az sizin kadar başarılı olabilmem gerektiğinden. Böylesi bir görüş dışında var olmak istiyorum. İnsan ilişkilerini değiştirmek için yaşıyorum. Hiçbir şeyin değişmeyeceği umutsuzluğuna kapıldığım kısa anlar kadar korkunç ve umutsuz anlar tanımıyorum. Değişecek. Dünya küresinin dağları, denizleri okyanusları, gölleri ovaları, bozkır ve çölleri, nehir yatakları, buzulları, kent ve köyleri nasıl değişiyorsa, insan ilişkileri de değişecek. İnsandan, içgüdüleri ile bağdaşmayan uğraşların beklenmediği bir dönem de olacak. Kurallar doğrultusundaki bir yaşam yalnız ve yalnız durgunluktur. Başka hiçbir şey değil.
- Çocukluğun sınırları korkunç. Çocukluğun soğuk geceleri gibi. Sınırları, olanaksızlığı, görüntüleri, hareketsizliği, çocukluğun dar sınırları korkunç. Büyüklerin, kendilerinin yetişkin, çocukların çocuk olduğunu düşünmeleri korkunç. Çocukken insanın çocukluk sınırlarına taşmasına izin verilmiyor. Oysa çocukken de dünyayı aynı gözlerle gördüğümü, aynı gözlerle, aynı düşünceyle, duygular ve sezgilerle kavradığımı anlıyorum. Yılların geçmesi ancak bu sezgileri, duyguları, düşünceleri, dünyaya bakan gözlerin algılamalarını çoğalttı, üst üste yığdı, dayanılmaz bir çığ biçiminde büyüttü. Ama şimdi çocukluğun tutuk evinde değilim. Çocukluğun sürgününde değilim.