- Biliyorsun, bir yol da gidiyorum ve o yolda rastladığım çiçekleri de, dikenleri de topluyorum. (Bu arada çiçek diye bana dostlarımın sundukları demetleri geri çeviremediğim de oluyor) Hepsi bu.
Ama YAŞAMIN UCUNA YOLCULUK BAMBAŞKA.
Bambaşka..
Onu yazan elini öpen ve seni sevgiyle kucaklayan,
(Edgü) - *Çocukluğun soğuk geceleri de. Sonbaharda Burgaz Adası'na gitmek büyük bir coşkudur. Ilıkla, soğuk arası hava, yeşil çalılarla dolu tepelere tırmandıkça ısınır...
- *Üç, dört yaşımdan beri bir erkeğe gereksinme duyuyorum ve artık yanımda bir erkek olmadan uyuyamıyorum.
- Güneş, Vaniköy tepelerinin ardından doğmadan önce, deniz yüzeyi grileşir. Sonra ufku kırmızı, mor renkler bürür, ağaçlar ilkin birer koyu gölge olur. Sonra yeşilleri ortaya çıkar. Güneş, ılık kırmızılığıyla doğduğunda, balıkçılar artık balıktan dönmüştür.
- *Birbirimizden hep uzağız. Her gece birlikteymiş gibi yatıyoruz. Hep birlikte olmak istiyor gibi yatıyoruz. (syf,64)
- Bu sabah artık yağmuru neden bu kadar çok sevdiğimi anladım. Ağlayan bir yüreğe benzediği için.
- Bu son yolculuğum. Artık hiçbir trene binmeyeceğim, hiçbir uçağa binmeyeceğim, hiçbir gemiye.
- Hiçbir kent bilmiyorum ki, ne gecesi, ne gündüzü bu denli benden ayrı olsun. Bu denli beni bıraksın. Bir tozdan öte. Ne rüzgarı, ne yağmuru, ne dağlardan sabah yükseldiğini gördüğüm bulutlar - hiçbir şey benim değil.
- Bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün. Ama hayır, hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum. Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla bağdaşan hiçbir yönüm yok.
- Çocukluğun sınırları korkunç. Çocukluğun soğuk geceleri gibi. Sınırları, olanaksızlığı, görüntüleri, hareketsizliği, çocukluğun dar sınırları korkunç. Büyüklerin, kendilerinin yetişkin, çocukların çocuk olduğunu düşünmeleri korkunç. Çocukken insanın çocukluk sınırlarına taşmasına izin verilmiyor. Oysa çocukken de dünyayı aynı gözlerle gördüğümü, aynı gözlerle, aynı düşünceyle, duygular ve sezgilerle kavradığımı anlıyorum. Yılların geçmesi ancak bu sezgileri, duyguları, düşünceleri, dünyaya bakan gözlerin algılamalarını çoğalttı, üst üste yığdı, dayanılmaz bir çığ biçiminde büyüttü. Ama şimdi çocukluğun tutuk evinde değilim. Çocukluğun sürgününde değilim.