- "Kuşları aptal buluyorum, dedi bana. Onlara ne anlatmak istediğini anlayamadım." (Sayfa 22)
- Geç saatlerde odama çekildiğimde her şey sessiz oluyor. İçinde yaşadığım kent, bugüne değin içinde yaşamış olduğum kentler siliniyor, geriye çocukluğum bile kalmıyordu.
- Eski aşklara dönemezsin, ama eski kitaplara dönebilirsin. (Kitapların ölmezliği buradan mı gelir?) Bu nedenle yıllar var ki yalnız eski aşklarımız okuyorum.
- Yalnız yaşı olmayan ve dünyalarını kendi içlerinde taşıyan insanlara dayanabildiğimi görüyorum.
- İnsan ne denli derin düşünebiliyorsa, sevgisi o denli derindir. O denli doyumsuzdur. Ve acısı da o denli büyük. Yaşam acısı.
- Bütün günlerini içerek geçiren, gene de çalışabilen insanları hep kıskanırım. Belli ki sarhoşluk içinde yeryüzüne dayanmak daha kolay.
- Sınırlar kadar hiçbir kısıtlamadan sıkılmadım ve kendi sınırlarımın içinde kendi sınırsızlığımı kurdu. Hiç değilse bana özgü bir sınırsızlık, kendi suskum, kendi çığlığımın sınırsızlığı.
- Plaklarım, kitaplarım olur. İstediğimi okurum, istediğim zaman yatarım, istediğim zaman evden çıkarım. Yalnız gecelerde biter çocukluğumun soğuk geceleri de.
- Pazar günleri... Şimdilerde... Sokak aralarından geçerken... Gözüme pijamalı aile babaları ilişirse, kışın, yağmurlu gri günlerde tüten soba bacalarına ilişirse gözlerim... Evlerin pencere camları buharlaşmışsa... Odaların işine asılmış çamaşırlar görürsem... Bulutlar ıslak kiremitlere yakınsa, yağmur çiseliyorsa, radyolardan naklen futbol maçları yayınlanıyorsa, tartışan insanların sesleri sokaklara dek yansıyorsa, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek isterim hep.
- Bazı kitaplar, gerçek yaşamdan daha duyarlı, daha büyük boyutlara götürüyor beni.