- Seyahat eden, büyük kentlere gidip gelen bu insanlara özlemle bakıyorum. "Bir gün uzak dünyaları ben de tanıyacağım," diye geçiyor içimden.
- Bir trenin gidiş istikametinde oturduğunda, karşıdan gelen tüm görüntüler hızla gelip geçer... hızla tek tek resimler, film gibi geçip gider. İşte böylesi yolculuklarda, ölümden uzaklaştığımı belirtmek istedim.
- Karşılıklı gülsek. Gülebilir miyiz dersin? Gülebilir misin?
- Mezarlıklarda en büyük huzuru duyar oldum, fotoğrafta da belli oluyor değil mi? Ölmek isteğim yok, yaşama isteğim olmadığı gibi...
- En iyisi zamana bırakmak. Zamana, o geçmek bilmeyen yada inadına göz açıp kapanıncaya değin ayların, yılların geçtiği zamana...
- Ama kimse bilmiyor,gece sokaklarda dolaşırken, kendini öldürecek bir yer aradığını.
- Doğanın, dağların, güneşin, bulutların mevsimlerle büründüğü griliklerin zaman zaman insanı okşayan rüzgarların düşmanı olmalı kenti oluşturanlar. Doğayı taşa dönüştürmüşler. İnsanı, yalnız eliyle biçimlendirilenin içine kilitlemişler.
- Sürekli gitmek istemek de, bir yerde, hiçbir yerde olmak istemek değil mi?
- Doğanın, yaşamın, düşlerin, duyguların bana sunabildiğinden daha çoğunu yaşamam, daha çoğunu algılamam gerek. Her nesneyi, her canlıyı, herhangi bir insanı, anlık bir görüntüyü yaşantıya dönüştürmeliyim. Yaşamı büyütmek, kendimce geliştirmek, derinleştirmek, genişletmek, rüzgarlarla estirmek, yağmurlarla yağdırmalıyım. Ta ki kendimi canlı ya da cansız, doğmuş ya da doğmamış tek bir nokta olarak görene dek.
- her şey geçiyor ve hiçbir şey geçmiyor