- Sonraları odamın camının dışarıdan tahta kepenkleri olduğunu ve bir de içeriden tahta kapakları bulunduğunu fark ettim. Yatmadan önce bunların hepsini kapatıyordum. Çünkü bu büyük kentte de en büyük kaçışı uykuda buluyordum.
- İkimizin konuşabileceğimiz bir dil var, ama o ağır işittiği için beni duymuyor zaten. Duyabildiklerini de hemen sonra unutuyor. -Ne büyük bir mutluluk.-
- İşittin mi, çok uzaklardan kelimeler gene geliyor, anımsıyorum, diyordu.
- Geç saatlerde odama çekildiğimde her şey sessiz oluyor. İçinde yaşadığım kent, bugüne değin içinde yaşamış olduğum tüm kentler siliniyor, geriye çocukluğum bile kalmıyordu.
- artık sözcüklere inanmıyorum sözcükler yanıltıyor
beni - ölüme giden yol çok uzun
yoruyor beni - Her gün bir öncekinin aynıydı.
- Belki de insanların birbirlerine duygularını salt anlatmaları olanaksız. Ben çok açık konuşmaya çalışıyorum. Sonsuz bir bağımsızlık, sonsuz bir özgürlük duyduğum için. Bu duygularım, zamanları da, ülkeleri de, kentleri de aşıyor. Termessus'tan önce, çok önce başlıyor, nerede biteceğini bilemiyorum, ama hiçbir yerde hiçbir zaman bitmeyecek gibi...
- Her su yolunun üzerinde bir başka siyasi slogan yazılı. Birçoğunda da "Fakir babası Demirel", "Meşalemiz Menderes, başvekilimiz Demirel", diyor. Gözlerim hiçbir sloganı okumadan geçmiyor. Fakir babaları böyle oldukça yoksullar ordusunun çoğalmasına şaşmıyoruz hiç.
- ... bu denli yanıldıysa, bırakın onu hepiniz, yanılsın hep, küçükken de onu düşlemişti, düşündüğünden daha da güçlüydü, aynı kentin taşrasında yaşamışlardı, her şeyi, bu da yanlış, ama bir tek güçlüğü ilk yenenlerdendi, ondan haber alacağı odaya yapıştırılmış duvar kağıtları ne kötü, ve aynanın üzerindeki resim ne denli itici, ve ondan haber almak isteği ne denli yanlış.