Hiçbir erkek iki kadını aynı anda sevemez baba. Ya birinden nefret edip öbürünü seversin ya da birine bağlanıp öbürünü hor görürsün. Akılsız bir erkek, evlatlarına üzüntü, karısına da acı çektirirmiş. Meğerse sen bizim hüzünlü yıllarımızın sebebi, annemin de acısı olmuşsun." Allah'a şükür ki, artık 3 oğlanın da anneleri gibi acıları dindi

Abla.
Efendim.
Biliyor musun?
Neyi?
SENİN KADERİN BENİMKİNİ DE YAZMIŞ.

"Filmlerde beklenen yağmur en sonunda yağar ama savaştan geriye kalan her şeyi yağan yağmurun temizlemesi mümkün müdür?" (321 son paragraf)

Vatan aşkı bir tohum gibidir.Bu tohum ne yazık ki su yerine kan istiyor.

Hayatın cehenneminde kavrulmuş bir insan düşüncelerini öyle bir çırpıda dile getiremez.

Kadınlar dalgalara benzer. Ne zaman yükselip ne zaman alçalacaklarını kimse bilmez.

Hayat kadını kokuyor sokaklar
Çok pazarlık, çok beden
Gözler ihanetin kendisi
Ağlayan gözlere ihanet eden
Ağlamak değil mi?

"Bana göre hayallerin olmadığı bir dünya, çiçeksiz bir bahçe gibidir."

... Yağmurdan Önce filmi gözlerimin önünden hızla geçti. Filmde, beklenen yağmur en sonunda yağar ama savaştan geriye kalan her şeyi yağan yağmurun temizlemesi mümkün müdür acaba? Savaşlarda onca yaşananlar insanoğlunun en karanlık ve en vahşi taraflarına ait öykülerse, makineli tüfekler ve top mermileri art arda patlayıp etrafa ölüm saçıyorsa, tecavüz mağduru zavallı kadınlar 'nefret çocukları'nı dünyaya getiriyorsa... Ne yazık ki savaştan geriye kalan bu pislikleri temizlemeye göğü yararak bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun dahi gücü yetmez...

Kim bilir şimdi ne kadar da güzeldir ölüm. Kahverengi toprakta huzur içinde uyumak, başının üzerinde hafifçe esen yelin kuru otlar arasında çıkardığı hışırtıyı dinleyip hoş bir seda bulmak... Ve her şeyden önemlisi içinde bulunduğun anı unutmak, hayatı ve bu hayatta yaşayan günahkar insanları bağışlamak...