- İşte karşı karşıyasın. Haydi bakalım. Söyle söyleyeceğini.
De diyeceğini. Dinler de. Tatlı tatlı dinler de.
Sevgiden söz aç. Ne çıkar; o seni anlarsa değil, sen onu anlarsan bir şeyler olacak.
(Yılan Uykusu adlı öyküden) - Yaz günleri o yanıma uzanınca rahat bir uykuya dalardım. Rüyamda hiçbir şeyi görürdüm. Hiçbir şeyi. Hiçbir şey kadar güzel şey var mı? Varsa ver bir lokma. Şu saatte. Hiçbir şey ölüm gibi güzeldir.
- Onun esmer yüzü kıpkırmızıdır. O güldüğü zaman insanın yüzüne bütün saffeti, kadınlığıyla bakar. Onun kendisine güldüğünü gören her erkek aldanabilir. "Nihayet... Oh! Nihayet, bana güldü. Benim için güldü.Benimle beraber olmanın hazzıyla güldü." dememeye imkân yoktur. O kadar sana bakarak senin için güler ki... Halbuki onun sevinme, gülme tarzı böyledir. Kadınlara da, kız arkadaşlarına da, hocalarına da belki de anasına, babasına da böyle güler. Nihayet bu canlı, bu sana gibi gülüşün sırrı keşfedildi mi insanın kendine bir sual sormamasına imkân yoktur.
- Acaba sevdiği erkeğe bu kız nasıl güler? - "Ölüm bildiğimiz kadar korkunç bir şey değildi.Yalnız biraz soğuktu o kadar. ."
- Bir evden deli gibi birisi fırlıyor. Üstüme çullanıyor.
- Dostumu öldürdüm abi, diyor, sakla beni.
Paltomun cebini gösteriyorum. Dikişlerinden yağmur girmiş, sabahki yediğim simidin susamları kokan cebimi. Girip kayboluyor.
- İsmin ne senin? diye sesleniyorum cebime:
- Hidayet.
- Neden öldürdün; Hidayet?
- Seviyordum be abi!
- Nasıl seviyordun; Hidayet!
- Deli gibi be abi! Gün onunla ağarıyordu. Ben susamhelvası satarım abi gündüzleri. Cebin de mis gibi simit kokuyor abi. Gün onunla ağarır; onunla kararırdı. Bir dakkam yoktu onu düşünmediğim. Abi, rüyada gibi yaşardım. Her laf gelir gider ona dayanırdı. İnsanlar bana bir laf söylerdi. O ne cevap verebilir, diye düşünürdüm. Bir şey alacak olsam o alır mıydı acaba? derdim. Bir şey yesem içime sinmezdi. Biri yol sorsa o gösterir miydi diye kafama sormayınca ve içimde o, yol göstermeyince aptal aptal bakardım. Bir güzel şey görsem ona göstermezsem, gösteremediğim için zevk alamazdım güzel şeyden. - Yaz günleri o yanıma uzanınca rahat bir uykuya dalardım. Rüyamda hiçbir şeyi görürdüm. Hiçbir şeyi. Hiçbir şey kadar güzel şey var mı? Varsa ver bir lokma. Şu saatte. Hiçbir şey ölüm gibi güzeldir.
- Mesuttum. Bu saadeti bana sen vermiştin. Her şeyi iki üç misli daha çok seviyordum. Buna sebep sendin. Sendin ama, yine bu işte en talihsiz de sendin. Sana güveniyor, senin arkadaşlığından hoşlanıyor, ama sana durmamacasına gülüyordum. Ne sobanın başındaki uykumda, ne de sonra yatağımda rüya görmedim.
Sabahleyin uyanır uyanmaz aklımda idin. Güldüm. Kalktım. Bunu anlatmaya sana geldim. Ne dersin? - Allah kahretsin! Özlermiş insan duygulu olunca.
- Bir kere suyumuza alışmayagörsün. Onu canavar haline getirmek için hiçbir fırsatı kaçırmayacağız.
- - Neye soruyorsun bu kadar ne iş yaptığımı?
- Okumuş yazmışa benzersin de...
- Ne olacak okumuş yazmışa benzersem?...
- Okumuş yazmış adam öğüt vermez de, dedi.
- Ya ne yapar? dedim.
- Adamı anlar, dedi, ne yapacak.