- Çocukluğumdan beri haritaya ne zaman baksam, gözüm hemen bir ada arar; şehir, vilayet, havali isimlerden hemen mavi sahile kayar...
- ''Halamla ikimiz kalmıştık geriye.Ankara'nın grisi iyi geliyordu bize.Kimselere anlatamıyorduk bu şehirle aramızda olan biteni.Ben okuldan sonra dünyayı dolaşmış,kendimi kendim gibi hissettiğim tek yer olan Ankara'da bir hayat kurmuştum en nihayetinde.Halam doğuştan biliyordu ya bütün soruların cevabını,dünyayı dolaşmasına falan gerek yoktu ait olduğu yeri bulmak için,zaten oradaydı.Bizimdi burası,bizim küçük saadet ülkemizdi Ankara,varsın gri olsundu,iyi geliyordu bize işte.Anlatması zordu.'' /Melisa Kesmez-Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz
- Kuşlar yoktu şimdi havada ama, yolun kenarında yeşillikler vardı ya... Baktım: Bu yeşilliklerin bazı yerleri sökülmüş. Biraz ileride dört çocuğa rastladım. Yürüyorlar. Yeşilliklerin en güzel yerinde duruyor, bir kaldırım taşı kadar büyük parçayı belle söküyorlar, bir çuvala dolduruyorlardı: -Ne yapıyorsunuz, yahu? dedim. -Sana ne? dediler. Fukara, üstleri yırtık pırtık yavrulardı. -Canım, neden söküyorsunuz? dedim. -Mühendis Ahmet Bey söktürüyor. -Ne yapacak bunları? -Yukarıda deri tüccarı Hollandalı var ya hani, onun bahçesini düzenliyorlar da... -İngiliz çimi alsın, eksin, mademki herif zengin... -İngiliz çimiyle bu bir mi? -Bu daha mı iyi? -İyi de laf mı? Bunun üstüne çimen mi olur? Hollandalı öyle demiş. Karakola koştum. Polislere haber verdim. Güya men ettiler. Gizli gizli, gene çimenler yer yer söküldü. Mühendis Ahmet Bey'e ceza bile kesilmedi. Belediye talimatnamesinde, yol kenarındaki çimenleri sökmek cezayı sebep olmuyormuş. Kuşları boğdular, çimenleri söktüler, yollar çamur içinde kaldı. ..... #gününalıntısı #saitfaikabasıyanık #sonkuşlar
- İnsan tipleri bana usanç verdi artık. Hepimizde aynı zevksiz, tatsız arzular, hırslar.. İncir çekirdeği doldurmayan fikirler, hisler.. Güzellikteki bedbahtlık, zavallılık.. Çirkinliğin vahşeti.. Temizlikteki, dürüstlükteki riya. Off.. Hepimiz, en akıllımızdan en aptalımıza kadar en güzelimizden en çirkinimize kadar, her günkü yaptıklarımızı ekiyor. Her günkü düşündüklerimizi biçiyoruz. Ayrı ayrı hepimizin yaptığı aynı şey.
- -İşte karşı karşıyasın. Haydi bakalım. Söyle söyleyeceğini. De diyeceğini. Dinler de. Tatlı tatlı dinler de. Sevgiden söz aç. Ne çıkar; o seni anlarsa değil, sen onu anlarsan bir şeyler olacak...
- Önümüzdeki hayat... Her gün bir başka uykuya yatıp bir başka rüya göreceğiz. Halbuki zaman, ağır ağır bizimle beraber akan nehir, bir göle varıyordu. Bu gölde artık biz akmıyor, dalgalanıyorduk. Yahut bana öyle geliyordu...
- Bu koca şehir, ne kadar birbirine yabancı insanlarla dolu. sevişemeyecek olduktan sonra neden insanlar böyle birbiri içine giren şehirler yapmışlar?Aklım ermiyor. birbirini küçük görmeye, boğazlaşmaya,kandırmaya mı? nasıl birbirlerinden ayrı, birbirini bu kadar tanımayan insanlar bir şehirde yaşıyor?
- Serserilikten değil, kendimden vazgeçtim.
- erkekler değil ama kadınlar muhakkak topraktan çıktı. Toprak ana! Toprak ana! Her mahlukun dişisinde bir topraklık var. Biz erkek kısmı güneşin,havanın,suyun çocuklarıyız belki, ama kadınlar muhakkak topraktan.
- İnsanoğlu tıpkı senin gibi apayrı.Üstelik seviyorsun da onu.Dudağının kıvrımını seviyorsun. Saçının karasını seviyorsun. Kaşının bükülüşünü,alnının genç kırışığını... Kendini anlat bakalım. İşte sıkılıyor. Geniş geniş nefes alıyor. İşte cigara paketine sevdiğin parmaklar uzandı. İşte sevdiğin dudağın kıvrıntısından duman çıkıyor. Haydi bakalım. Bil onu bakalım. Kimdir? Senin hakkında ne düşünür? Şu saatte nerede olmayı ister? Senin sevgin umrunda mı?