- Yağmurlu havalarda kaldırımlar ne güzeldirler, rugan gibi parlarlar. Orada gölgemizi görürüz, ruhumuzu sürükleyen iskeletimizin gölgesini; ve ıslanmak ne iyidir, harap olmak, sırılsıklam ve karmakarışık, vıcık vıcık, büzülmüş, tortop, allak bullak ve perişan olmak.
- Hepimiz, Erzilya gibi, güzelleşmek için yalan elbiseleri arıyoruz ve çıplak hakikati örtmeğe, gizlemeğe çalışıyoruz; hatta kefen bile çıplak cesedimizin çirkinliğini gizlemek için beyaz bir yalandır, değil mi?
- Sen hayatında her şey yapmış bir kadınsın. Fakat hiç birine alışamamışsın, hiç birinde ihtisas kazanamamışsın: Evlendin, fakat tam manasıyla zevce olamadın; sevdin, fakat yekpare bir aşkın olmadı, bir çok hadiseler en büyük ihtirasın billûrunu kırdı; seyahat ettin, fakat sende bir seyyah melekesi teşekkül etmedi; birçok hafiflikler yaptın, barlarda, balolarda, tiyatroların kulis aralarında yaşadın, fakat bir kokot pişkinliği elde edemedin; tercemeler yaptın, fakat bir satır yazı neşretmedin; çocuklara bayılıyorsun, fakat ana olmadın; her emelin, her gayenin büyüklüğünü ve güzelliğini anlıyorsun, fakat hiç bir emelin ve gayen yok; bir çocuk saflığıyla en basit yalanlara inanabilirsin, fakat hiç bir şeye iman etmiyorsun.
- Düşün ki her an ben değişiyorum, her an sen değişiyorsun, buna rağmen birbirimizi nasıl tanıyabiliyoruz?
- Ah benim sol memem kadar kalbime yakın çocuk! Bir sözün hiç hatırımdan çıkmıyor: Kediler bile demiştin, fakat cins kediler, leşlerinin çirkinliğini gizlemek için tenha yerlerde ölmeğe giderlermiş.
- Yalnız ahmaklar plan yaparlar. Şoförlerin umumi kaideleri haricinde bir planları olsaydı yüz metre ileri gidemezlerdi; yolun hangi köşesinden ne zaman, ne şekilde, hangi araba, insan ve hayvan çıkacağını ve hangi tarafa gideceğini asla bilmeyiz. Bütün hayat böyledir. Tarihteki büyük vakaların hangisi evvelce tahmin edilmiştir? Madem ki hiç bir anın ötekine benzemediğini ve tarihin tekerrür etmediğini öğrendik, yarını tahmin etmeye niçin cürret ediyoruz ve ilimle fal kitabı arasındaki büyük farkı niçin anlamıyoruz?
- anlaşılmayan ruhlara deli demek adettir, malum ya... s.22
- Meçhul ümitlere inanmadığım an, beni kurtaracak şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum. Ümit etmek bile az. Emin olmak ihtiyacı. Yalancı istikbalin şüpheli vaatlerine değil, teminatına ve senedine ihtiyacım var. Hâlbuki o vaat bile etmiyor ve kendine beni nasıl karşılayacağını sorduğum vakit, korkunç bir dilsizlikle susuyor.
- Büyük bir hastalık geçirmeyenler, her şeyi anladıklarını iddia edemezler.
- Zaman yürümüyor, dakikalar korkunç bir sıkıntı içinde uzuyorlar, hatta dağılıyor, birikmiyor, toplanmıyor ve bir çeyrek saat olamıyorlar.