- Bildiğim bir şey varsa, o da, niçin, nasıl olduğunu bilmeden ahmakça ıstırap çektiğimiz, öldüğümüzdür... Şunu da biliyorum ki bizim en büyük hatamız mutluluğumuza fazla düşkün oluşumuzdur, halbuki hayat bizim arzularımıza karşı kayıtsızdır; mutluysak, tesadüfen, mutsuzsak, gene tesadüfen....
- Balıklar, kuşlar ve böcekler, kurtlarla tilkilere rağmen sükûn içinde yaşıyor, varolmanın zevkini duyuyor ve Yaradanın eserine saygı gösteriyorlardı. Yalnız o, yeryüzünde yaşayan hayvanların en yırtıcısı olan insan geçtiği her yere ölüm, sefalet, kölelik tohumlarını eker. O yerlerde ki, biraz çaba harcansa, çok daha az cinayet ve bunca zevk ve saadet bizi beklerdi....
- Ben bir çakıl taşı gibi çıplak ve parlak olmalıyım, çünkü koyun biraz yapağı tuttu mu hemen makas altına gider. Çaresiz: Her servet haset yaratır, iştah uyandırır. İnsanın hiçbir şeyi olmamalı. O zaman dünyaya sahip demektir.
- Ah, her önüne gelenin ta gözleri içine bakarak ona şöyle diyebilmek: Sana hiçbir borcum yok! Çek arabanı, benim yüzsüz kardeşim! Hem, masanın üstündeki şu kara ekmekte gözün varsa, onu da al! Yalnız benim keyfime dokunma!
- Söz, Tanrı'nın, yeryüzünün tek kibirli hayvanına yüklediği bir çile olmalıdır.
- İnsanın namuslu değilken ve olamayacak durumdayken namuslu görünmeye çalışması kadar iğrenç namussuzluk yoktur. ... Gerçek namusluluk için tek yol, namussuzluğu açıkça yapmaktır. Dünya ne zaman sahte namusluluk yüzünden hasta olduğunu kabul ederse, o zaman daha iyi bir hale gelecek.
- ''Bir dostu kaybetmek için ona kötülük etmeye hiç gerek yok. İnsan dostunu, bir sevgili gibi sevmeye devam ederken de kaybeder... Neden oldu, nasıl oldu bilmeden, birdenbire kendini yalnız bulur... İlk önce insan bunun farkına varmaz, tıpkı yanında biri varmış gibi konuşmaya devam eder, sonra, gerçek kendini belli eder ve insan inanmak istemez. Sonunda inanır ve boyun eğer. Öyle mi? Evet, öyle! O zaman aynı anda hem en kötü hem de en güzel yaşam başlar. En kötü, çünkü hâlâ büyük dostlukların her köşe başında peydahlandığı ve her adamın dost olabileceği sanılır. Sevgiyle sıkışan eller, gülümseyen yüzler görülür, istasyonda öpüşenler olur ve insan düşünür: 'Bunlar dost! Ya ben? Ben de bir dostum!' Sen de elini candan sıkan ve sana biraz şefkatli sözler söyleyen ilk yabancıya kendini verirsin. Ona içini açarsın, neredeyse gözlerin yaşarır; ve seni yalnızca o pazar beraberce bir bilardo partisi yapmak için aramış zavallı adam, çıldırdın mı, diye yüzüne bakar? O sana işlerinden, sevgilisinden, son maçtan söz etmek isterken, sen ona kendi yüreğinden, üzerine düşmediği halde bir de onun yüreğinden söz edersin. İşte kaçık diye buna derler!
- Aşkın beslediği büyü bizim içimizdedir. Dışımızda ise; büyük kayıtsızlık bulunur. -Panait İstrati
- Kitaptan Alıntılar : "Çünkü tek bir adamın iyi yurekliligi bin kişinin kotulugunden daha güçlü; kötülük onu yapanla birlikte ölüp gidiyor; iyilikse dürüst adamın yok olusundan sonra bile ışık saçmaya sürdürüyor." "İyice kapanmış kapılar zorlamakla açılmaz." "Alın yazımız arzumuzdan daha kuvvetlidir." "Akıllı bir insan, sükunu bozan ve hayatı zehirleyen hissi şamataların beyhudeliğini er geç anlamaya muvaffak olur. Bunu erken anlayabilen bahtiyardır; hayatın lezzetini daha iyi tadar."
- "Sanatçı, kimsenin ayak basmadığı ülkeler keşfedecek. Kayalar arasında gelecek hayatların yollarını hazırlayacak, üzerinde vücudundan kopmuş kanlı parçalar bırakarak, bizim rahatça geçebileceğimiz çığırlar açacaktır."