- -(Yalnızlık Yazıları 2) Dinlendirilmiş toprağa benziyor yazılmamış kâğıt : hangi tohum düşecek buraya? Bir kez daha sürmeli miyim toprağı? Sonra, yine bekletmeli miyim? Tarlasında yalnız başına uğraşıp duran bir çiftçi : yazar da, buna benzemiyor mu biraz? Birkaç gün sonra, güzel bir yağmur yağsa, diye geçiriyor içinden çiftçi. Bu yazı, başka bir yazıyı doğursa, diyor yazar; başka bir yazı da, daha bir başkasını.-
- Yazarken, sürekli, göz atarım saatime : sözgelimi, on dakikada ne kadar yazmışım? Her yanıma oklar çevrilmiştir. Derime batanları da olur : "Çabuk ol! Bir daha bulamayacaksın bu dakikaları!"
- Kudüs sevilmeden insanlığa girilemez. Bizim için, daha da özel bir konumu vardır : Kudüs'ü savunmak gerçek bağımsızlığı savunmaktır. Çünkü, gerçek bağımsızlık, yüzyıllar boyunca damıtılarak oluşturulan bir birikimdir : insanın onurunun asal kaynaklarından biridir, putçuluğun kesinlikle iptalidir. İki yer daha var ki, biri sağ yanıdır, biri sol yanıdır : kalbimin.
- Ben, bir şeyi, hiç mi hiç, az sevemedim; hele "orta" sevemedim : hep çok sevdim. Arkadaşlarımı da çok severim. Yeryüzüne biterim.
- Kalın kütüklere çakılı çivileri söker gibi yazarım : bâzen, yapışır cümleler, çıkmaz kolayca. Çiviler söküldümü de, tüm kalbinle yücelt Tanrı'yı! ........... Sinirleri, etleri, kemikleri olan bir canlıdır cümleler de. İyi balık avlayan gibidir iyi yazar da!
- Ölümle; insanlar, bir bilgeliği, ortaklaşa algılamış mı olurlardı? Herkes, o sessiz oturuşta, acaba, biraz da kendi ölümünü mü düşünürdü? Aslında, ölüm de, kendi başına biri miydi? Ölümün de arkadaşları olur muydu? Ölüm hiç yorulmaz mıydı? Ölüm kaç türlüydü? İnsan mı büyüktü, ölüm mü büyüktü? Tanrı, bu ikisini, sürekli, birbiriyle savaştırıyor muydu? İki tarafın da mühimmatı yeterli miydi? Bunun sonunda kesin bir yengi var mıydı? Ötedünya, bu yengiden sonraki bitimsiz ışık mıydı? Bitimsiz karanlık da yok muydu? Hiç sönmeyecek ateşler de olmayacak mıydı? Yargılanma; ölümde önce miydi, ölümden sonra mıydı?
- Başlara zorla giydirilen nesneye dair yasanın yürürlüğe konmasından başlayarak, bu başa giydirilen nesneyi "uygarlığımızdan koparılış" kabul ederek, kesinlikle reddettiğini belirtmek için, büyük amcamın hiç çarşıya, pazara inmediği, hep evinde oturduğu, günde beş kez, çok ilkeli biçimde, çok ciddî düşünceler içinde yalnızca bir yere gidip geldiği mi söylenirdi?
- İlk algılamaya çalıştığım kavram "ölüm" müydü? Ölüm, çok dallı budaklı bir kurum muydu? Ölüm renkli miydi? Bu, kefen rengi miydi? Yoksa, çok mor bir şey miydi? Hayatı, hep o biçimlendiriyor, gibime mi geliyordu?
- İnsanı kalbinden tutamadınız mı, görün, nasıl kayıp gidecek elinizden! .... Kalbin gereksinmelerine dikkat edilmedi mi emek de, ekmek de yitiriverir anlamını. Ne emek, ne ekmek; önce, kalbimiz bozuluyor çünkü.
- İnsan, sürekli okunan bir cümledir.