- ... Bir de, " Yumruk sözcüğe dönüşür mü?" Soru mu bu da yani; her şey dönüşüyor sözcüğe de biz farkedemiyoruz. Yoksa, insan, kendi BELGEsini nasıl teslim edebilecek o gün, değil mi?
- İçsusku ya da çığlık : aynı ağırlığı verir kolisi : insan özüyle doğrudan bağlantılı olması halinde.
- Anlamak fiilinden meşaleler yapılmalı : yeryüzünde birbirimizi görebilmek için.
- Dikkat! Küllerin arasından kıvılcım aramaktır : yazı, eğer insana aitse.
- Bütün yalınlığıyla hayatı kucaklayabilmek, tartıya vurabilmek akıp giden suları, saat şöyle dursun, dakikaların değerini anlayabilmek, ateşi avucumuzda tutabilmek açıkçası sükûnette mümkün. Yeryüzünün en melodik dili, sükûnet.
- Çok kalmadı mı diyorsunuz? Çökmesine mi? Avrupa uygarlığının mı? İyice görülüyor mu diyorsunuz? Çöktüğü mü? Nee? Çöktü bile mi? Nasıl, çünkü? Çok ah aldı da ondan mı? Ortadoğu halklarının ahı tuttu? Tüm Ortadoğu halklarının ortadireğini mi yıktı?
- Erken uyananlarımızla doludur Tarihimiz : atalarımız, onların da ataları erken kalkarlardı. Unutulur mu hiç, Maraş'taki evimizde erkenden kalkılırdı, gün doğmadan kalkılırdı. * Erkenden kalkıldı mı, önünde yürünüyor gün'ün. Zaman size egemen olacağı yerde, siz egemen oluyorsunuz ona. Bir duygu da olsa bu, enazından güzel değil midir bu da?
- Böyle böyle tükeniyor gün : güneşimiz : her gün böyle : gireceğimiz mezardan bir çay kaşığı toprak daha kazdık.
- Ev giysisiyle oturamam masaya; hemen dışarı çıkacakmışım gibi giyinirim. Çalışamıyorum böyle yapmadım mı; denedim. Tıraş da olurum. Kendinize bir çekidüzen verdiniz mi, büyüyor yazı yazmanın sorumluluğu; birbakıma, daha ciddî bulmaya başlıyorsunuz işinizi.
- Evdeyse, durum biraz başkadır : beni parçalarcasına üstüme atılıyor sözcüklerin hepsi : zor başediyorum yaramazlarla. Yazmaksa; bunların hepsini giydirip kuşandırmak, düzenli ordular biçimine sokmak, sonra da büyük bir karagözlülükle ateş hattına sürmektir.