- Kızın gözlerinin içi gülüyor: ''Şanslısın...Tesadüf,tecrübenin yerini aldı. Anlamsızlık,kusursuzluk haline geldi. Aşk tarihten siliniyor.Hidrojen bombaları dünya nüfusunu 'patlatıyor'. Ve biri seninle özel olarak ilgileniyor!''
- Nasıl utangaçtık; gönül verdiğimiz kişiyi incitmekten de, onun karşısında küçük düşmekten de ödümüz kopardı. Karşılıksız aşklar, ebediyen saklanan sırlara dönüşürdü. Uzaktan sevmek diye bir şey vardı...
- "Bütün bunları biraz da sıkılarak anlatıyorum. Çünkü çağımızda, bir şey anlatmanın önemi kalmadı. Sır dönemi kapandı. Alenilik salgını yüzünden, medyatik ifşaat ve teşhir çılgınlığı yüzünden, monotonluğun sistemleştirilmesi yüzünden... her şey otomatikman pornografikleşti. Şeffaflığın ilkeselleştirilmesi de yapılan işlerin faziletliliğine duyulan güvenin açığa çıkmasını kolaylaştıracağı yerde, arsızlığın rahatça ilanına vardı. Merak preslendi, bereketini yitirdi. Her şey ulu orta olunca, sebepsizlik ve sonuçsuzluk neşet etti ve kanıksandı. Görünmek de saklanmak da büyük birer mesele haline geldi. Meşhur mu oldunuz, demek ki yanlış anlaşıldınız. Kayıplara mı karıştınız, bu sizin sorununuz." (S. 50)
- "Suyun suda kayboluşu gibi, hakikati bulmak uğruna kaybolmayı göze almak... En önemli ayrımlar hep en belirsiz olanlardır." (S. 69)
- "Aziz kardeşlerim! Allah'ın razı olduğu kişiye tufan bile bir sığınaktır... İlahi emirle yükselen sular göğün çizgisiyle birleşse bile müminler korkudan emin, o gemide sıcak rüyalar içinde uyurlar... Tufanın kabaran dalgaları Cehennem alevlerinin yeryüzündeki sudan izdüşümleridir... İnananlar için her çağda bir Nuh'un Gemisi vardır... Her an tabiatın içinde ve uzayın derinliklerinde, mikro ve makro âlemde nice tufanlar cereyan etmekte, olup bitmekte, fakat insanoğlu bunu değerlendirmeye bir türlü yanaşmamakta..." (S. 142)
- Ne yazık ki aşk hayalin çocuğu, hayal kırıklığının annesidir.
- "Yanılgılarımızın çoğu, düşüneceğimiz yerde duygulanmak ve duygulanacağımız yerde düşünmekten doğar." (S. 193)
- Dışarıdan gelen özgürlük yoktur. hiç kimse hiçbir zaman, kimseye özgürlüğünü hediye etmemiştir. böyle bir özgürlüğe bizim ihtiyacımız da yoktur. Her halk, özgürlüğünü kendisi kazanmak zorundadır, aksi taktirde yok olacaktır.
- Ahlâksız bilim olur mu? Hikmetsiz, irfansız, insafsız bilim... ...Sıhhatin, emniyetin ve hakkaniyetin mânâsından kopmuş bilim benden uzak olsun.
- "...Elzem ıstıraplar, bir raddeden sonra gayrimeşrulaşıyor Serpil. Belki de aşk oyununa duyguları hiç karıştırmamalıydım ? Gidecek yerim yok; büsbütün kayboldum, gene de tabana kuvvet koşuyorum. Yani hayatım tümüyle anlamsız bir hareketlilikten ibaret. Kriz güzergahı, terör mıntıkası, cinnet banliyösünde dolanıp duruyordum. Sanırım yeryüzünün sarsılmaz ciddiyeti, her şeyi sımsıkı saran saçmalıktan kaynaklanıyor. Faniliğin hassas terazisi sonsuzluğu tartamaz. Bilemiyorum... Galiba egom vicdanımın sesini taklit ediyor yine. Serpil Silahlıperi... Sana her baktığımda, kendimi seçilmiş, kutsanmış ve cennetle müjdelenmiş gibi hissediyordum. Seni daha tanımadan önce, kaderlerimizin bir çarpışma rotasında ilerlediğini seziyordum. Şimdiyse tek başına, bilinmeyene doğru yol alarak namevcut bir yere varmaya çalışıyorum. Allah'ın belası 'Olurdu, olabilirdi, olmalıydı' nakaratını, meczupça bir saplantıyla habire tekrarlıyorum..."