- ''Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Çünkü hiçbir şey görüntüden ibaret değildir. Bu kadim kaide, benim hikayemde de geçerli. Yalan insanı aptallaştırır, hakikat ise delirtir.''
- "Bembeyaz ahiret pijamaları içindeki Heyet üyelerini usulca uzatıp, üzerlerine kat kat topraktan battaniyeler, yorganlar örtüyoruz.
Boş bir mezarın kıyısında duruyorum. Aşağıya bakınca başım dönüyor. Ölümün kör karanlığı gözümü alıyor. Kafamı kaldırınca Ezel Zelzele'yle bakışlarımız buluşuyor. Onun gırtlağına yapıştığımı, ölünceye kadar sıklığımı hayal ediyorum. Cesedini işte bu münasip çukura fırlatıyorum. Ezel Zelzele, aklımdan geçenleri okumuşçasına arkasını dönüp kalabalığa karışıyor.."
Çok sevdiğiniz birinin ölümü sizi deli edebilir. - "Gökyüzündeki bir kuşu köşeye sıkıştıramazsın."
- "Gelgelelim insanoğlu her yaştan ağacı keserek, zehirleyerek, yakarak öldürdü. Tabiatın ağır yaralarına beton döktü. Rüzgarı makasladı, yağmuru kelepçeledi, güneşe çuval geçirdi. Karpuzu, domatesi, portakalı.. murdar etti. Ne çare ki soframıza sahte patatesler, naylon biberler, sentetik soğanlar koyuyoruz. Allah'la kul arasına girdiler. Eriği, mandalinayı köleleştirdiler. Bitkilerin kokusunu, şifasını, ruhunu gasp ettiler.."
- Bu dünyaya yaşamaya gelmediğimden eminim.
O düşüş esnasında ben yok oldum.
Şu anda yaşayan herkes ama herkes yüz sene içinde ölecekse, neden hepimiz Grand Grave'in dokuzuncu katından atlamıyoruz?
Dünya, durup dinlenmeden kazarak birbirimizi gömdüğümüz bir mezarlıksa...
Süremiz belirsiz, zamanımız kısıtlıysa, gerçekten vaktimiz var mıdır? Bence yoktur. Kendi adıma konuşayım: Benim yok.
Ermişler de, reklamcılar da aynı şeyi söylüyor: "An'ı yaşa!" An'ı yaşamak mı istiyorsunuz? Buyurun, Grand Grave'in dokuzunu kat penceresine!
İşinize gelmedi mi?
Halbuki her birimiz zaten dokuzuncu kattan düşüyoruz. Kimimiz üç saniyede, kimimiz yüz senede.
Bu kadar basit. - "Öyle saçma, küçücük, tülbent boncuğu gibi umutlar pıt pıt içimde beliriyor."
- "Öyle saçma, küçücük, tülbent boncuğu gibi umutlar pıt pıt içimde beliriyor."
- "Öyle saçma, küçücük, tülbent boncuğu gibi umutlar pıt pıt içimde beliriyor."
- Eski şarkılar neden daha iyidir? Çünkü kötüler zaten unutulur.
- Şarapnel gibi saçılıyor sırlarım,
Hilafetim kasılıp kavruldu saltanatım.
Mukadderat markajından kurtulsam bile
gönlün ceza sahasında tek başınayım.