- "Dünya öyle çirkindi ki, kimsecikler kalkmadı mezarından."
- Şu sonuca vardı Tomas: Bir kadınla sevişmek ve bir kadınla uyumak iki ayrı tutkudur, sadece farklı değil aynı zamanda da zıt tutkulardır.Aşk çiftleşme arzusunda (sonsuz sayıda kadına kadar uzanabilecek bir tutku) duyurmaz kendini, uykuyu paylaşma arzusunda duyurur (tek bir kadınla sınırlı olan bir arzu).
- Ama aslını arasanız, bir olay kendisini hazırlayan rastlantıların sayısı oranında önemli, anlamlı ve dikkate değer değil midir ?
- Kaldı ki aşklar da imparatorluklar gibidir; üzerine dayandırıldıkları düşünceler unufak olduğunda, onlar da silinir gider.
- Tatlı sözler söyleyen, saygılı, nazik biriyle karşılıklı oturdunuz mu , onun söylediği hiçbir şeyin dogru olmadığını, hiçbir şeyin içten olmadığını kendi kendinize hatrlatmanız dünyanın en zor işidir.
- Yavaşlık ile anımsama, hız ile unutma arasında gizli bir ilişki vardır. Gözümüzün önüne en sıradan bir durum getirelim: Bir adam sokakta yürüyor. Birden bir şey anımsamak istiyor, ama anı uzaklaşıyor. O anda, kendiliğinden yürüyüşünü yavaşlatıyor. Buna karşılık, az önce yaşadığı kötü bir olayı unutmaya çalışan insan, hâlâ çok yakınında olan zamanda, sanki bulunduğu yerden hemen uzaklaşmak istiyormuş gibi elinde olmadan yürüyüşünü hızlandırır.
Varoluşun matematiğinde bu deneyim iki temel denklem biçimine girer: Yavaşlığın derecesi anının yoğunluğuyla doğru orantılıdır; hızın derecesi unutmanın yoğunluğuyla doğru orantılıdır. - Hızın derecesi unutmanın yoğunluğuyla doğru orantılıdır. Bu denklemden değişik sonuçlar çıkartabiliriz, örneğin şu: Çağımız hız iblisine teslim ediyor kendini ve bu nedenle kendisini kolayca unutuyor. Oysa bu savı tersine çevirip şöyle söylemeyi yeğliyorum: Çağımızda unutma arzusu bir saplantı haline gelmiştir, bu nedenle, bu arzuyu tatmin etmek için hız iblisine teslim olmuştur çağımız; kendi anımsamak istemediğini bize anlatmak için hızını artırır; çünkü kendinden bıkmıştır; kendinden tiksinmektedir; belleğin küçük titrek alevini söndürmek istemektedir.
- Yalvarırım, dostum, mutlu ol. İçimdeki şu belirsiz duyguya göre, senin mutlu olma yeteneğine bağlı bizim biricik umudumuz.
- "Rüya görmek, sadece bir iletişim edimi değil; aynı zamanda estetik bir etkinlik, bir imgelem oyunu, kendi başına bir değeri olan bir oyundur. Rüyalarımız bize düş kurmanın -olmayan şeylerin rüyasını görmenin- insanlığın en köklü gereksinimleri arasında olduğunu kanıtlar."
- Kendine tek bir soru sor: insan gerçeği ne diye söylemeli? Bizi böyle yapmaya zorlayan ne? Sonra, içtenliği niçin bir erdem olarak görmemiz gerekiyor? Farzet ki, bir balık olduğunu ve bizim hepimizin de balık olduğunu ileri süren bir deliyle karşılaştın. Onunla tartışır mısın? Ona yüzgeçlerin olmadığını göstermek için önünde soyunur musun?