- Thoreau, Amerika?da köleliğin hüküm sürdüğü yıllarda köleliği onaylandığı ve korunduğu bir devlette namuslu bir yurttaşa uygun tek yerin hapishane olduğunu söylüyordu. (435)
- ?içinde daha önce hiç duymadığı dingin bir sevinç , huzur ve bütün insanlara karşı sevgi duygusuyla dışarı çıktı. Nehlüdov?u sevindiren ve onu daha önce hiç bilmediği bir doruğa çıkaran şey, Maslova?nın hiçbir davranışının ona duyduğu sevgiyi değiştiremeyeceğini anlamış olmasıydı. Varsın hastabakıcıyla işi pişirsin. Bu onun bileceği işti. O Katyuşa?yı kendisi için değil, Katyuşa için ve Tanrı için seviyordu. (440)
- Çünki insan bu dünyaya yalnız iyilik etmek için gönderilmişdir
- en uygun zaman içinde bulundugun zamandır,çünki o zaman kendi kendimize hakimizdir.en uygun adam da senin çidi buluştugun adamdır
- Nehlüdov, Katyuşa?ya karşı daha önce hiç hissetmediği bir duygu hissediyordu şimdi. Bu duygunun ne ilk baştaki romantik aşkla, ne sonradan hissettiği kösnül aşkla, ne de mahkemeden sonra onunla evlenmeye karar vermesine neden olan bencillikle karışık görevini yerine getirme bilinciyle bir ilgisi vardı. Bu duygu, Nehlüdov?un Katyuşa?yla ilk kez hapishanede ve daha sonra, revirde görüştükten sonra duyduğu tiksintiyi yenip, Katyuşa?yla hastabakıcı arasında geçtiğini hayal ettiği hikâyeyle ilgili olarak (ki bu hikâyenin doğru olmadığı sonradan anlaşılmıştı) onu affettiğinde yepyeni bir güçle en basitinden bir acıma ve şefkat duygusuydu; aynı duyguydu ama bir tek farkla, o zaman bu geçici duyguyken şimdi sürekli bir duygu olmuştu. Ne düşünürse düşünsün, ne yaparsa yapsın, sadece Katyuşa?ya değil, bütün insanlara karşı bir acıma ve şefkat duygusu genel ruhsal durumuna yansıyordu. (534)
- Ortada korkunç bir şey yok. Kitleler her zaman yalnızca iktidara tapınırlar. İktidarda olan hükümettir ve ona tapınıp, bizden nefret ediyorlar; yarın biz iktidarda olunca da bize tapınacaklar? (571)
- Simonson, daha ziyade davranışları, düşüncelerinden kaynaklanan ve düşünceleriyle belirlenen erkeksi yapıdaki insanlardan biriydi. Novodvorov ise daha çok düşünceleri bir dereceye kadar duygularla ortaya atılmış amaçların gerçekleştirilmesine, bir dereceye kadar da duygularla ortaya çıkmış davranışların haklı gösterilmesine yönelik kadınsı yapıdaki insanlar sınıfındandı. (574)
- Kendine güveni o kadar fazlaydı ki bu güven ya insanları kendinden uzaklaştırabilir ya da kendine bağlayabilirdi. (575)
- ?Ben mi aklımı kaçırdım da başkalarının görmedikleri bir şeyi görüyorum, yoksa benim gördüğüm şeyleri yapanlar mı aklını kaçırmış?? sorusunu kim bilir kaç kez kendine sormuştu. (590)
- Özgür yaşayan insanlar arasından yargı ve yönetim aracılığıyla en sinirli, en kızgın, en heyecanlı, en yetenekli, en güçlü ve başkalarına göre daha az açıkgöz ve dikkatli insanlar seçilip ayıklanıyordu ve özgür kalanlara kıyasla hiçbir zaman daha fazla suçlu ya da toplum için tehlikeli olmayan bu insanlar, birincisi aylarca ve yıllarca tam bir tembellik içinde, geçimi sağlanarak ve doğadan, ailesinden, çalışmaktan uzak, yani insanın tüm doğal ve manevi yaşam koşullarından uzak zindanlara, menzil binalarına hapsediliyorlardı. Bu birincisiydi. İkincisi, bu insanlar, bu kurumlarda gereksiz her tür hakarete, zincire vurulmaya, kafasının tıraş edilmesine, rezil bir giysiyle dolaşmaya zorunlu kılınıyor, yani zayıf insanların iyi bir yaşam sürmeleri için başlıca itici güç olan insan olma düşüncesinden, utanmaktan, insanlık onurundan yoksun kalıyorlardı. Üçüncüsü, güneş çarpması, boğulma, yangın gibi istisnai durumları bir yana bırakırsak hapishanelerde her gün karşı karşıya bulundukları bulaşıcı hastalık, aşırı yorgunluk, dayak gibi tehlikelere açık olan bu insanlar sürekli olarak en iyi, en güzel ahlaklı insanın bile kendini koruma duygusuyla en korkunç davranışları gösterdiği ve aynısını yapan başka insanları bağışladığı bir durumda bulunuyorlardı. Dördüncüsü, bu insanlar, yaşamın (özellikle de bu kurumların) aşırı derecede ahlaksızlaştırdığı insanlarla, katillerle, kötü insanlarla zorla bir arada tutuluyorlardı. Bu kötü insanlar uygulanan yöntemlerle, henüz ahlakı tam olarak bozulmamış insanlar üzerinde mayanın hamura yaptığı etkiyi yapıyorlardı. Beşincisi ve en sonuncusu, bu etkiler altında kalan insanların hepsine her tür zorbalığın, zalimliğin, caniliğin hükümet tarafından bırakın yasaklanmayı, üstüne üstlük işine geldiği zaman göz yumulduğu düşüncesi aşılanıyordu. Hem de en inandırıcı yöntemle, özellikle de bu insanların bizzat kendilerine karşı uygulanan her tür insanlık dışı davranış gibi çocuklara, kadınlara, yaşlılara işkence etmek, dayak atmak, kamçılamak, kaçan birini ölü ve ya diri getirene ödül vermek, karı kocaları birbirinden ayırıp, başkalarının karılarını başkalarının kocalarıyla birlikte yaşamak üzere bir araya getirmek, kurşuna dizmek, ipe çekmek gibi etkili yöntemlerle aşılanıyordu. Bunların hepsi, başka hiçbir koşulda ulaşılamayacak kopkoyu bir ahlaksızlık yaratmak ve sonra da bu kopkoyu ahlaksızlığı halkın arasında en geniş boyutlarda yaymak için bilerek, isteyerek yaratılmış kurumlardı sanki. (591)