- İnanılır gibi değil, dedi Mariano, bu çocuklar ne kadar ulaşılmaz bir dünyada yaşıyorlar, düşünsene bir zamanlar biz de aynı dünyada yaşamıştık. Belki de dünyaları söylediğin kadar farklı değil, dedi Zulma softayı kaldırırken, senin de garip merakların yok mu, ille de kolonya şişesini sola, tıraş bıçağını da sağa koyarsın, ya benimkileri.. Fakat bunlar garip meraklar değil ki, diye düşündü Mariano, bunlar daha çok ölüm ve yok olmaya karşı bir yanıt; nesneleri ve zamanı sabit kılmak, delik ve lekelerle dolu dağınıklığa karşı bazı kalıplar ve gelenekler yerleştirmek.
- Çok büyük bir uzaklık, çok fazla olanaksızlıklar vardı sizinle aramızda; aynı oyunu oynamıştık, ancak siz hala canlıydınız ve size gerçeği anlatmanın bir yolu yoktu.
- ?Hiç kimsenin yaşamlarımızı öğrenmesine gerek yok, ben susmakla sana özgürlüğünü armağan ediyorum. Özgür olmakla sonsuza dek daha çok benim olacaksın. Eğer evlenirsek, elinde bir çiçek odama her girişinde, kendimi senin celladınmış gibi hissedeceğim.?
- Şiir olanaksız, olanaksız olduğu kadar da güzel bir ülküye ulaşmak için yapılan son bir atılım, dizelerin arasından geçerek güneşe doğru yükselen ümitsiz bir uçuştu; sonunda güneş şairi yakacak ve ölümüne neden olacaktı. Şairin en sondaki geri çekilmesi ve suskunluğu bile bir düşüşün aşamalarına, acınası bir dönüşe benziyordu, kendi gücünü aşan bir düş için terk etmeyi göze aldığı dünyaya dönüşüydü bu.
- Sana diyordum ki çocukken çalmaya başladığımda zamanın değiştiğini fark ettim. Bunu Jim?e anlattım, Jim herkesin aynı şeyi hissettiğini söyledi bana, kişi kendini soyutlayınca... Aynen böyle dedi bana, kişi kendini soyutlayınca. Fakat hayır, ben çalarken kendimi soyutlamıyorum. Yalnızca yer değiştiriyorum. Bir asansördeymişsin gibi, asansörde etraftakilerle konuşuyorsun, garip bir şey duymuyorsun, bu arada birinci kata, onuncu kata, yirmi birinci kata çıkıyorsun ve kent ayaklarının altında kalıyor, oysa sen girince başladığın tümceyi bitiriyorsun, ilk sözcüklerinle son sözcüklerin arasında elli iki kat var. Ben çalmaya başlayınca bir asansöre giriyor olduğumu fark ettim, fakat bu bir zaman asansörüydü, evet sana bunu böyle söyleyebilirim. Sanma ki ipoteği ya da dini unutuyordum. Yalnızca o anlarda ipotek ve din kişinin üstünde taşımadığı bir giysi gibiydi; giysinin dolapta olduğunu biliyorum fakat o anda bana giysinin varlığından söz etme, giysi onu giydiğim zaman var, ipotekle din de çalmayı durdurduğum an yeniden var oluyorlardı, annem saçları darmadağınık odaya giriyor ve bu şeytani müzikle başını şişirdiğimden yakınıyordu.