- Ben, biz insanların çok zeki, örneğin uzayın ve atomların yapısını inceleyebilecek kadar zeki olduğumuz halde, kendi hakkımızda pek bir şey bilmememizi tuhaf buluyordum. Babamın cevabı bana o kadar akıllıca geldi ki, onu burada kelimesi kelimesine aktarabileceğimi sanıyorum: "Eğer beynimiz, onu anlayabileceğimiz kadar basit olsaydı", dedi ve tam burada durdu biraz, "o zaman öyle aptal olurduk ki, yine anlayamazdık onu."
Bunu uzun düşündüm. Sonunda, sorumun yanıtı olabilecek hemen her şeyi içerdiği sonucuna vardım.
Babam devam etti sözlerine: "Örneğin, bizimkinden çok daha basit yapıda beyinler var. Bir solucanın beyninin nasıl işlediğini anlayabiliyoruz mesela, en azından büyük ölçüde. Solucanın kendisi anlayamaz bunu, çünkü beyni fazla basittir bu iş için."
- Kabalmysteriet - Atina uyuşuk bir at, bense onu uyandırmaya çalışan bir at sineğiyim.
- "Bir kere rüyamda kelebek olduğumu gördüm.Şimdi artık rüyasında kelebek olduğunu gören Chuangtze miyim, yoksa rüyasında Chuangtze olduğunu görmekte olan bir kelebek miyim bilmiyorum."
- Birbirimizin geçmişine sahip olamayız, Jan Olav. Birlikte bir geleceğimiz olacak mı, soru bu.
- Sofie kararsizdi
- Sofie şaşırmıştı.
- Sofi çakıl taşlı yolda durup düşünmeye daldı. Hep varolmayacağı düşüncesini unutmak için varolduğunu düşünmeye çabalıyordu, ancak yapamıyordu. Varolduğu düşüncesine yoğunlaşabildiğinde hemen aklına hayatın sonu geliyordu. Ve tersi: bir gün gelip yok olacağını düşündüğünde, yaşamın ne kadar değerli olduğunu anlıyordu. Madeni bir paranın bir ön bir arka yüzünü döndürüp duruyordu sanki. Bir taraf ne kadar büyük ve belirginse, öbür taraf da o kadar büyük ve belirgin oluyordu. Yaşam ve ölüm madalyonun iki yüzüydü.
Ölümün farkında olmadan yaşadığını anlamak olanaksız, diye düşündü. Yaşamanın ne muhteşem ve garip bir şey olduğunu düşünmeden ölümü düşünmek de olanaksız. - Felsefenin çok heyecanlı bir şey olduğunu düşünüyordu Sofi. Çünkü tüm bu fikirleri, okulda öğrendiklerini hatırlamasına hiç gerek olmadan, sadece kendi aklını kullanarak izleyebiliyordu. Felsefenin aslında öğrenilecek bir şey olmadığı, olsa olsa felsefi düşünme tarzının öğrenilebileceği kanısına vardı.
- Çinli bilge Chuangtze şöyle der: Bir kere rüyamda kelebek olduğumu gördüm. Şimdi artık rüyasında kelebek olduğunu gören Chuangtze miyim, yoksa rüyasında Chuangtze olduğunu görmekte olan bir kelebek miyim bilmiyorum.
- Rus bir beyin cerrahıyla yine Rus bir astronot din konusunda tartışıyorlardı. Beyin cerrahı dindar, astronotsa dindar bir kişi değildi. "Uzayda çok dolaştım" diye övünerek konuştu astronot, "ama ne Tanrı'yı gördüm ne de meleklerini!" Cerrah cevap verdi: "Ben de çok zeki beyinler ameliyat ettim, ama tek bir düşünce görmedim!"