- Yıllar geçti çiftlik zenginleşti; ama her nedense hayvanların hayat koşulları değişmemişti; tabii domuzlarla köpekleri saymazsak. (syf 137)
- Benjamin'e göre, açlık, zorluk ve hayal kırıklığı hayatın değişmez yasalarıydı.(syf 138)
- Benjamin, ilk kez ilkesini bozdu ve duvardaki yazıyı Clover'a okudu. Duvarda tek bir emir yazılıydı: BÜTÜN HAYVANLAR EŞİTTİR AMA BAZI HAYVANLAR ÖBÜRLERİNDEN DAHA EŞİTTİR. (SYF 141)
- Dışarıdaki hayvanlar bir domuzların yüzlerine, bir insanların yüzlerine bakıyor; ama onları birbirlerinden ayırt edemiyorlardı. (syf 152)
- Şişmanım ama içeriden zayıfım. Her taş blokunun içinde bir heykel olmasına benzer şekilde, her şişmanın da içinde zayıf birinin olduğuna hiç dikkat etmediniz mi ?
- Tuhaf, diye düşündüm; bugünlerde cinayetler ne kadar ruhsuz olmaya başladı. İnsanları kesip biçmeler ve parçalarını oraya buraya bırakmalar da neyin nesi ? Nerede o eski aile içi zehirlenme dramları... Sanırım yaptığınızdan dolayı cehennemde çıtır çıtır yanacağınıza inanmadan iyi cinayetler işlenmiyor, sebebi bu.
- Yeterince uzak bir zamana dönüp baktığınızda insanlar sanki hep onlara tahsis edilmiş bir yere ve belirli bir tavra sıkışmış gibiler. Size hep aynı şeyi yapıyorlarmış gibi gelir. Nasıl ki babamı hep tezgâhın gerisinde saçı başı un içinde oturur, dudaklarında nemlendirdiği bir kurşunkalem artığıyla hesaplar yaparken ve hayalete benzer beyaz sakalıyla Ezekiel Amcamı gerinip ellerini meşin önlüğüne vururken hatırlıyorsam, aynı şekilde annemi de mutfak masasında, kolları dirseğine kadar una bulanmış olarak bir hamur parçasını yoğururken düşünüyorum.
- Her şeye vakit vardır ama yapmaya değer şeyler hariç. Sahiden önemsediğiniz bir şeyi düşünün. Sonra sahiden ona harcadığınız zamanı saat saat toplayın ve hayatınızın ne kadarcık bir bölümünü kapladığını hesaplayın. Sonra bir de tıraş olmak, otobüslerde gidip gelmek, tren istasyonlarında ve kavşaklarda beklemek, edepsiz hikayeler anlatıp dinlemek ve gazete okumak gibi şeyler için harcadığınız zamanı hesap edin.
- Nereye bakarsanız,siyah bıyıklı surat karşınızdaydı. (syf 26)
- Çıkardığınız her sesin duyulduğunu, karanlıkta olmadığınız sürece her hareketinizin gözetlendiğini varsayarak yaşamak zorundaydınız; zorunda olmak ne söz, artık içgüdüye dönüşmüş bir alışkanlıkla öyle yaşıyordunuz. (syf 27)