- Asla gerçekleşmiyoruz. Karşı karşıya duran iki uçurumuz biz- Cennet'i hayranlıkla izleyen bir kuyu.
- Her şey ilgimi çeker, ama hiçbir şey beni avucunda tutamaz.
- Ah, evet, anladım! Patron Vasques Hayat'ın ta kendisi! Bize hükmeden ve hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğimiz, tekdüze ve gerekli Hayat'ın. Bu sıradan adam, Hayat'ın sıradanlığını temsil ediyor. O, benim için her şey ve dışımda, çünkü Hayat da benim için her şey ve dışımda.
- Hayattan çok az şey istedim - ama o, o kadarını bile esirgedi benden. Azıcık güneş, kırlar, bir lokma ekmek, bir lokma huzur, canımı fazla yakmayacak bir yaşama bilincim olsun ve bir de ne kimseye muhtaç olayım ne elâlem bana muhtaç olsun. Bu kadarı bile esirgendi benden.
- ne var ki, duyduğum halde aslında onu dinlemez, bambaşka şeyler düşünürüm ve aramızda geçen konuşmadan en az anımsadığım, o sırada sarf edilen sözler olur.
- Karşısında alçalacağım bir şey varsa, o da kendi açtığım bayraktır.
- Her yapıt kusurlu olmaya mahkûmdur.
- Gündüz, bir hiçim; gece, kendim olurum.
- Ben bu dağınık, ilintisiz duygularla (zaten başka türlüsünü de istemiyorum) olaysız yaşamöykümü, hayatsız hikâyemi anlatıyorum. Bunlar benim itiraflar'ım; ve bu itiraflarda hiçbir şey söylemiyorsam bu, söyleyecek bir şeyim olmadığındandır.
- Hayatı bir han olarak tahayyül ediyorum, çöküş arabası gelene kadar orada kalacakmışım. Araba beni nereye götürecek bilmiyorum., çünkü hiçbir şey bilmiyorum.