- bu karanlıktan ve suskunluktan yorgun dedim ki ey uyku, başparmağın yeşil bahçelerin anahtarı gözlerin, dinginliğin balıklarının karanlık havuzu ağlayan çocuğumun yarattığı yükü çekip al ve beni unutmanın peri suretli ülkesine götür
- bir gaflet anında aklımdan geçiriyorum bu sessiz zindandan kanatlanıp uçmayı tebessümle bakarak gardiyanın gözlerine senin yanında hayata yeniden başlamayı düşünüyorum ama biliyorum ki hiç gücüm yok bu kafesten kurtulmaya gardiyan razı olsa bile takatim yok kanatlanıp uçmaya
- ve aynada görüyorum ki, ah eski benden kalmamış bir gölge bile
- benim, o silinmez hayallerin gelini benim, o ayağına çabuk kadın
- elbet bir gün tereddüt gözünün büyüsünden kaçarım saçılırım, rengarenk düş çiçeklerinden saçılan koku gibi gece rüzgarının saçlarındaki dalgadan akar güneşin kıyısına dek giderim sonsuz dinginliğinde uyumakta olan bir dünyada
- gözlerim karanlık hollere dönecek soğuk mermerlere benzeyecek yanaklarım ansızın bir uyku alıp götürecek beni acının çığlığından boşalacağım
- herkes biliyor herkes biliyor sen ve ben o abus çehreli soğuk pencereden bahçeyi gördük ve elin ulaşamayacağı o oyunbaz daldan elmayı kopardık
- karanlıktaki ürkek fısıltıdan değil gündüzden ve açık pencerelerden söz ediyorum ve tertemiz havadan ve gereksiz her şeyin yanıp durduğu ocaktan ve her türlü ekinden daha verimli bir topraktan ve doğumdan, olgunluktan, gururdan söz ediyorum ve gecelerin üstüne kokunun, ışığın ve meltemin mesajıyla bir köprü kuran sevdalı ellerimizden söz ediyorum
- ben senden ölürdüm
- sen yüzünü yaslardın memelerimin ıstırabına ben söyleyecek başka söz bulamadığımda sen yüzünü yaslardın memelerimin ıstırabına ve dinlerdin inleyerek akan kanımı gözyaşlarıyla can veren aşkımı sen dinlerdin ama görmezdin beni