- İsimlerin yabancı memleketlere ayak uydurma sürecinde muhakkah bir şeyler eksilir; bazen bir nokta, bazen bir harf ya da vurgu. ... Yabancı bir ülkede yaşamanın birinci icabı, insanın en aşina olduğu şeye, ismine yabancılaşmasıdır.
- Yalnız şunu unutmayın ki şehirlerde insanlar gibidir. Öyleyse sadece taştan ve ahşaptan yahut sokaktan ve abideden müteşekkil değiller. Onların da yüreği, beyni, midesi, ciğerleri var. İstanbul'da yaralanır ve kanar. Yapılan her gayrimeşru bina İstanbul'un kalbine çakılmış bir çividir. Her yangın ciğerlerine is doldurur. Bir şehre, tıpkı bir masuma merhamet ettiğiniz gibi acıyabilmeniz lazım. Yoksa dengeli kararlar alamayız. Herkes her yere inşaat kondurmak isteyebilir ama bu İstanbul'u üzer, incitir, bitirir. Buna hakkımız var mı? Şehirlerin dertlerini anlatmaya dilleri yok. Seslerini biz duymazsak kimse duymaz. Naçiz Saray Mimarlarının Başı, Marangozlar Piri Habib-i Neccar'ın çırağı Fakir Sinan
- 4.KURAL: Kainattaki her zerrede Allah'ın sıfatlarını bulabilirsin. Çünkü O(c.c) camide, mescitte, kilisede, havrada değil her an her yerdedir. Allah'ı görüp yaşayan olmadığı gibi , O'nu görüp ölen de yoktur. Kim O'nu bulursa sonsuza dek O'nda kalır.
- "sufi der ki baskaları hakkında hüküm verip yargıdabulunacagıma, ben kendi içime bakayım. sofu der ki baskalarının hatalarını bulup cıkarayım.ama unutmayın, cogu zaman baskalarında hata bulanlarkendileri hatadadır. teferruata ineyim derken bütünü kaybederler. agaclara bakmaktan ormanı goremezler."
- Nedendir açılıvermemiz birdenbire hiç tanımadığımız bir insana? Nedendir dile getirmemiz daha evvel kimselere söylemediklerimizi, başkasına değil de, tek ona? Kalbimizi gümüş tepsi içinde ikram edercesine bir yabancıya göstermemize sebep nedir..?
- Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım mecazi mi, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani mi diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğurur. AŞK'ın ise hiç bir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır AŞK. Ya tam ortasındasındır, merkezinde, ya da dışındasındır, hasretinde.
- İnsan belli bir yaşa gelince kendi hudutları ve hatalarıyla barışmaya başlıyor.
- "Esma der ki uzun hikâye diye bir şey yok" dedi Yunus. "Bir anlatmak istediğimiz hikâyeler var, bir de anlatmak istemediklerimiz."
- "Bir erkeğin karakterini anlamak istiyorsan ona pat diye hamile olduğunu söyleyeceksin. En emin kişilik testi!"
- "Ah, keşke on yaş büyük olsaydın!" "Olacağım" dedi Yunus, kulaklarına kadar kızararak. "On yıl sonra."