- "Dinliyorum sessizce. "Hiçbir konuda yüzde yüz emin olma" diyor Dost. "Kendini ayrıcalıklı sayma. Şu hayatta tüm zahiri kisveler sabun köpüğünden ibarettir. Nazlı nazlı yükselir köpük, derken pat diye sönüverir. Her zaman başkalarından öğrenmeye açık ol. En iyi bildiğin konularda bile köşeli düşünme, büyük konuşma. Cümlelerinin sonuna nokta değil, ünlem değil, virgül yahut üç nokta koy. Açık bir kapı bırak daima. Ne kadar bilsen de hiçbir zaman yeterince bilemeyeceğini unutma. Tevazudan şaşma. Ancak o zaman kurtulabilirsin bilginin cehaletinden."" [Elif Şafak/Firarperest]
- "Sevebilir misiniz? Karşılıksız, beklentisiz, hesapsız, çıkarsız, özgür bırakarak... Sırf bir başkasının iyiliğini, mutluluğunu isteyerek." [Elif Şafak/Firarperest]
- Bir öğle vaktiydi. Ada vapurunda. Etrafta genç âşıklar, çoluk çocuk aileler, münzevi tipler, meraklı turistler, bavullarında taşıdıkları malları satmaya çabalarken sesleri kısılmış ama gene de bağırmaktan geri durmayan satıcılar?
- "Bıktım dalgınlığımdan. Sürekli bir şeylerimi bir yerlerde unuta unuta dolaşıyorum. Sayısız defter, şemsiye, cep telefonu,rimel, ruj, saç tokası, hırka, eşarp, sandviç, kepekli bisküvi, hediye paketi? hatta bir keresinde, yuvarlak akvaryum içinde iki adet su kaplumbağası unutmuşluğum var orda burda, bir zaman bir yerlerde."
- ?Hediyemi kabul et ey Nat. Karşılığında sen de kocamın bana yeniden âşık olmasını sağla?? ya da ?Bak bu saç tokasını yeni almıştım, sana sunuyorum yabani mantar cini. Karşılığında güzelleştir gençleştir beni??
- Hani insan evvela düşünür taşınır,sonra oturur yazar. Bense tam tersine.Yazmadan bilemem bir konuda ne düşündüğümü.Zihnimden geçenleri anlayabilmek için onları kâğıt üzerinde görmem şart evvela. Şimdi de bir fikir var aklımda ama ne olduğunu anlayabilmek için yazmaya ihtiyacım var.Yazabilmek için de bir adet kâğıda.
- Şu hayatta en köklü alışkanlıklar terk edilebilir, kişilik bozuklukları düzeltilebilir, en sıkı dostluklar tavsayabilir, hatta bağımlılıklar bile aşılabilirdi, ama belki de değiştirmesi en zor şey insanın bir yere duyduğu aidiyetti. Neden ayrılamıyorduk kanıksadığımız sokaklardan, şehirlerden, tekrarlardan? Bizi mutsuz etse bile yaşadığımız mekân, niçin bırakıp gidemiyorduk uzaklara? Bilinmeyene?
- Değiştim; sen de değişeceksin zamanla.
- Rol yapar insanların çoğu "inanç" söz konusu olunca.
- İnsan yalnız doğar, yalnız ölür.