- Karlı bir Şubat sabahi Ayaş'ta dünyaya gözlerini açtığın zaman ilk işin ağlamak olmuştu. Şimdi anlıyorum karşında canlı yaratık olarak ilk defa bizi görmüştün; insanları...ve içinden," ben bütün ömrümü bu nankör yaratıklar arasında mı geçirecegim," diye düşündün, onun için ağladın. Insanlar... Yani bütün istikbalini onların daha mutlu olmaları uğrunda feda ettiğin insanlar... canavarların en korkuncu olan bizler... tanrının bahşettiği zekâ ve yetenekleri zehirli birer hançer gibi hemcinslerinin azap çekmesinde kullanılan uygar canavarlar... Cemil GEZMIŞ 18.01.1971
- Çok akıllı olmadım hiç. Yanlış atlara çok oyunlar oynadım. Kulağımdan kar suları eksik olmadı. Sürüden ayrılan koyunları sevdim hep. Bir de kendi bacağından asılmayanları.
Kendimle yaşadım en büyük kavgalarımı İçimdeki çocuklar tahterevalli oynadı hayatla; ben seyrettim. - "Sağ salim, yara beresiz yakalanmış hiç olmazsa," dedim.
"Kimseyi öldürmedi ki!... Yatar, çıkar," zannettim. (Cemil Gezmiş/ syf 265) - Deniz abim, bir süre sonra bizi aştı; toplumun mülkiyetine geçti. 6 Mayıslarda biz bile kalabalıktan mezarlığa yanaşamaz olduk. "Ben kardeşiyim," diye yol istediğimde, "Hepimiz kardeşiyiz!" cevabını alıp gururlandığım çok olmuştur.
- 1961'de, Türkiye'nin en özgürlükçü anayasasına sevinirken, Menderes ve iki bakanının idamına üzüldüler.
Siyasi nedenle idam kabul edilemezdi.
O zaman uzaktan yüreklerini yakan ateşin, gün gelip kendi evlerini kavuracağı, o üç idamın intikamının kendi oğullarıyla iki arkadaşından alınacağı, akıllarından bile geçmiyordu. - Annemin bize anlattığı bir başka dalgınlık hikayesi de şu: Bir gün ikisi beraber bir alışveriş için Üsküdar Meydanı'na inmişler. O sıra, taşıma işinde kullanılan at arabaları vardı. Deniz Abim yine yolda yürürken dalmış ve arabayı çeken atla çarpışmış. Tabii boyu uzun olduğu için atla suratları birbirine tokuşmuş ve at kısa sürer bir sersemlik geçirmiş. Bunun üzerine arabacı, "Hoop delikanlı, önüne dikkat etsene, atı perişan ettin!" diye bağırmış. Annem zaman zaman bu olayı da gülerek anlatırdı.
- 15 Mart sabahı, iki motosikletle, cam gibi buzlu yola çıktılar. Birinde Deniz ve Yusuf vardı: diğerinde Sinan'la Tayfun. Yol ayrımında durup vedalaştılar. Sinan, Deniz'le Yusuf'a bir daha görüşmeyeceklerini bilir gibi sımsıkı sarıldı.
Ve ayrıldılar.
Sonsuza dek... - Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı. - Varna'da hasret öyle derin memleket öyle yakındı ki Nazım bir ara dayanamayıp kızıl kumsalın denizle birleştiği en uç noktaya gitti, gözlerini karşı kıyıya dikti. Aklında Münevver, kalbinde Vera, yanında Gala vardı.
- Tam çıkacakken babama dedi ki:
MİT'te sorguladılar beni...Soyunu sopunu merak ediyorsan onlara sor. Bizim Ermeni olduğumuzu ispat etmek için çok araştırma yapmışlar. Boyum kadar evrak toplamışlar ama bir şey bulamamışlar.