- "İstanbul'da insanların tek amacı İstanbul'un tadını çıkarmak gibi görünüyor. Avına dişlerini geçirmeye çalışan yırtıcı hayvanlara benziyorlar. Ankara'ya istesen de dişini geçiremezsin, bir sürü üst geçit var." Metin ile birlikte bu şakaya güldüler. Kapatırken Cemil şöyle dedi: "İstanbul'da gün boyu dolaşırken dünyanın haline üzüldüm. Ankara'da insan sadece Ankara'nın haline üzülüyor."
- Çünkü aşk, başta anlam olmak üzere pek çok şeyi karşısına alır, huzuru örneğin, kararlılığı ve dengeyi. Kendi kendine sözler verirsin. Boşunadır.
- Şimdilik, 'başkalarına aktarmam gereken çok değerli tecrübelerim var' inancının beni böyle bir roman yazmaya ittiğini ve bu inancın ihtiyarlığa giden yolda erkekleri ayakta tutan iki gülünç avuntudan biri olduğunu söylemekle yetineceğim. Diğer gülünç avuntu da 'kadınlar beni hala çekici buluyor' avuntusudur.
- "Orhan Veli'den bir Baudelaire çevirisi: Nasıl sürünür, bir gibi yerle / Yılan; seni öyle seveceğim."
- Her şey çok anlamsız! Hayat, kendi kendilerini kopyalayan dev moleküllerden başka bir şey değil. Hayat dediğimiz sadece kimyadan ibaret. Periyodik tabloyu ezberlesek yeter. Evrendeki en bol iki elementin, hidrojen ile helyumun, aynı zamanda en hafif iki element olması her şeyi açıklıyor zaten. Böyle hafif bir evrende anlam ne arasın? Anlam ağırdır... Dibe çöker. Falcılar bu nedenle kahvenin telvesine bakarlar.
- Haftanın günlerine iman ederek tükettiği ömrünü düşünüyor, evet her şey çok anlamsız.
- Bir: Yoksunluk ve özlem bizi zinde tutuyor, zamanın dışında tutuyor. İki: Arzuları doyurmak bizi pelteleştiriyor, zamanın içine atıyor.
- Kör biri görmeye başlayınca ne olur biliyor musun? Her gördüğüne inanır!
- Şu dünyadaki en yüksek mertebe olan okurluk mertebesi size yetmemeye başlar. İnsan olmak size yetmemeye başlar. Dünya olmak istersiniz.
- "Bana ikimiz aynı insanmışız gibi baktı.Ben onun devamıymışım gibi.O zaman algılarımın kökenini anladım.Günlerdir gördüğüm her şeye karışan şiirin kaynağını anladım."