- Başkalarının yalanlarını dinlemek ve yalanları yutmuş göründüğün için seni aptal bellemelerine göz yummak, alçalmayı sineye çekmek, dürüst, özgür insanların yanında olduğunu açık açık söyleyememek, üstelik yalan söylemek zorunda kalmak, gülümsemek? Hayır, hayır, beş para bile değeri olmayan bir lokma ekmek, bir sıcak köşe, bir mevki için çekilmez bütün bunlar. Böyle bir dünyada yaşanmaz!...
- Kadın üç adım ötesindeki masaya oturduğunda, kolay kazanılan tutku saatleri, tepelere gezmeye çıkmalar üzerine anlatılanları hatırladı. Tanımadığı, adını sanını bilmediği bir kadınla yaşayabileceği kısa ömürlü yıldırım aşkının hayali gözlerini kamaştırdı,
- Erkekler arasında canı sıkılır, konuşacak bir şey bulamazdı. Her zaman soğuktu onlara karşı. Ama kadınların yanında kendini daha bir serbest hisseder, konuşacak ilginç konular bulurdu. Onların hoşlanacakları biçimde davranmayı iyi becerirdi. Aralarında susmak bile sıkmazdı onu nedense. Dış görünüşünde, davranışlarında, kısaca her şeyinde çekici, esrarlı, kadınların gönlünü hoş eden, onları kendine bağlayan bir şey vardı. Bunu o da biliyordu. Kendi de bu esrarlı şeyin etkisi altındaydı.
- ..duvardaki acayip resimlerde, giysilerde, beyaz bantta göze çarpan, sanki mahsus yaratılmış korkunç bir zevksizlik. Değişik bir şey vardı bu zevksizlikte. Vasilyev, ??Her şey ne kadar yoksul, anlamsız burada!?? diye geçiriyordu içinden. ??Şu anda gördüğüm saçmalıkta, kafası çalışan insan o korkunç günahı işlemek ?bir rubleye canlı bir insan satın almak- isteğini uyandırabilecek ne var acaba? Parlaklık uğruna, güzellik, incelik, tutku, zevk uğruna işlenen bir günahı anlarım... ama burada bunların hangisi var? Ne uğruna günah işliyorlar burada? Neyse... üzerinde düşünmeye değmez!?? Sarışın sokuldu yanına, ? Bir Porter ısmarlar mısınız bana, dedeciğim? ?dedi.
- Resim bölümü öğrencisi yüzünü buruşturarak, ?Sonunda böyle olacağını baştan biliyordum zaten ?dedi. ?Ne diye taktık peşimize şu aptalı? Şu anda kafanın içinde büyük düşünceler var sanıyorsun, değil mi? Yanılıyorsun, düşünce falan değil onlar! Ne olduklarını şeytan bilir. Şu anda nefretle, tiksinerek bakıyorsun bana, ama öyle bakacağına, böyle yirmi ev de sen yaptırsan, bence çok iyi edersin. Senin bu bakışında, bütün sokakta olduğundan daha çok ahlaksızlık var! Hadi gidelim Volodya, ne yaparsa yapsın! Bunun kadar aptal bir çocuk görmedim... Tıp fakültesi öğrencisi, ? Biz insanlar karşılıklı olarak öldürürüz birbirimizi- dedi. ?Ahlaksızlıktır bu elbette, ama felsefe bir işe yaramaz burada. Hoşça kal.
- ?Merhabalar ?der. ?Çay mı içiyorsunuz? Tam zamanında gelmişim demek. Buz gibi bir hava var dışarıda. Sonra masaya oturur, bir bardak çeker önüne, hemen konuşmaya başlar. Konuşmasının en belirgin özelliği Shakespeare?nin mezar kazıcılarının konuşmasındakini andıran felsefeyle karışık bir şakacılık, sürekli bir alaydır. Ciddi şeylerden söz eder her zaman, ama hiçbir zaman ciddi konuşamaz. Yargıları kaba, kırıcıdır. Ne var ki, yumuşak, durgun, şakacı ses tonu yüzünden bu kabalık da, kırcılık da kulağı tırmalamaz. Çok geçmeden alışır ona insan. Üniversite yaşamına ilişkin beş altı fıkra getirir beraberinde her akşam. Masaya oturur oturmaz da bunları anlatmakla başlar çoğu zaman. Simsiyah kaşlarını oynatarak göğüs geçirir, şakacı bir tavırla başlar:
- ? Özellikle neden korkuyorsunuz? ? diye sordum. ? Her şeyden. Doğuştan duygulu bir insan değilim. Ölümden sonraki yaşamdı, insanlığın kaderiydi, böyle şeylerle pek az ilgilenirim. Gökyüzünün yücelerine çıktığım da seyrektir. Beni en çok korkutan, hiçbirimizin kurtulamadığımız, saklayamadığımız günlük bayağılıklardır. Davranışlarımda nelerinde gerçek, nelerin aldatıcı olduğunu anlayacak yetenekte değilim. Bu yüzden de korkuyorum davranışlarımdan. Yetiştirilişimin ve yaşam koşullarının beni dar bir yalan çemberinin içine soktuğunu; yaşamımın bütünüyle, her gün kendimi de, başkalarını da aldatmaktan, sonra bunu fark etmemekten oluştuğunu çok iyi biliyorum. Ömrümün sonuna dek bu yalandan kurtulamayacağım düşüncesi dehşete düşürüyor beni. Bugün bir şey yapıyorum, bunu neden yaptığımı yarın anlayamıyorum. Petersburg?da devlet hizmetine girdim, korktum; tarımla uğraşmak için buraya geldim, gene korktum...
- Bana olan duygularınızdan etkileniyorum,ancak size karşılık veremem,hepsi bu.
- Ne yazık ki bizim gönüllerimiz birbirinden uzak. Sizi seviyorum,hasretinizden evde duramıyorum,sırf sizi görebilmek için her gün gidiş altı fersah,dönüş altı fersah yol yürüyorum ama beni umursadığınız yok. Sizi anlıyorum tabii. Çulsuzun biriyim,üstelik başımda da kalabalık bir aile var... Kendi karnını doyuramayan bir adama niye varasınız?
- Yoksulluktan daha büyük mutsuzluğun olmadığına inanıyorsunuz;oysa bence paçavralar içinde dolaşıp dilenmekten bin kat kötü şeyler var...