- Cesareti ruhundan karnına geçmiş, orayı kazımış, sonra topuklara inmiş, çizmelerine saplanmıştı... Oysa delik deşikti çizmelerinin altı... Felaket! Elçi öyküsünden.
- Başkalarının derdini unutmak için çok şeyi boyamak, değiştirmek ya da kırmak gerekecekti... Başkalarının Derdi öyküsünden.
- Bir ölüm sessizliği vardı odada. En küçük eşyaya kadar her şey, biraz önceki fırtınayı, bu fırtınada pek bitkin düştüklerini söylüyordu. Şimdi de dinleniyorlardı sanki. Düşmanlar öyküsünden.
- Bir cümle ne kadar anlamlı, güzel kurulmuş olursa olsun, ancak tasasız, heyecansız kişileri etkileyebilir. Mutlu ya da mutsuz kişilere her zaman yetmez. Mutlulukla mutsuzluğun en iyi anlatış yolunun çoğunlukla sessizlik olmasının nedeni de budur. Düşmanlar öyküsünden.
- Doğada bir umutsuzluk, bir tedirginlik vardı. Odasında bir başına oturmuş, geçmişi unutmağa çalışan düşmüş bir kadın gibi, ilkbahar, yaz anılarını düşünüyor, kaçınılmaz kışı, boynunu eğmiş, bekliyordu. Düşmanlar öyküsünden.
- Mutsuzlar bencil, öfkeli, haksız, serttirler. Birbirini ancak aptallar kadar anlayabilirler. Mutsuzluk kişileri birleştireceğine, ayırır. Üzüntünün ortak olduğu durumlarda bile acıya karşı birleşmesi gereken insanlar, olağan durumlarda olduğundan daha çok sertlik ve haksızlık yapar, birbirini hiç anlayamazlar. Düşmanlar öyküsünden.
- İki fakültede okumamı bir mucize sayıyorlar; iki yıl sonra bir kenara atılacak, unutulup gidecek bir yapıt yazdığım için göklere çıkarıyorlar beni; ama düşmüş kadınlardan, şu sandalyelerden söz ettiğim gibi kayıtsız söz edemediğim için doktora gösteriyorlar beni, deli diyorlar, bana acıyorlar! Sinir Bozukluğu öyküsünden.
- Onların insan severlikleri, tıp bilimleri, resim sanatı nerede kaldı? Bu insan kasaplarının sanatları, yüksek duyguları, bir fıkradaki içyağını anımsatıyor bana. İki haydut ormanda bir dilenciyi kesmişler; giysilerini paylaşırken torbasında bir parça donmuş iç yağı bulmuşlar. Biri 'Ne iyi oldu bunu bulduğumuz, gel yiyelim.' demiş. Öteki dehşete kapılmış: 'Deli misin, nasıl olur? Unuttun mu yoksa, bugün çarşamba!' Vazgeçmişler içyağını yemekten. Bir insanı kestikten sonra, dini bütün birer Hristiyan oldukları inancı içlerinde, çıkmışlar ormandan. Bunlar da öyle, biraz önce kadınların etini satın aldılar, şimdi de biri bir sanatçı olduğunu, öbürü de bilim adamı olduğunu sanıyor... Sinir Bozukluğu öyküsünden.
- Vasilyev yalnız kalınca bulvarda hızlı adımlarla yürümeye başladı. Karanlıktan korkuyordu, bütün dünyayı örtmek istiyormuş gibi iri iri yağan kardan korkuyordu; kar tanelerinin arasından göz kırpan soluk sokak fenerlerinin ışığından korkuyordu. Anlaşılmaz, bilinmez, çirkin bir koku doldurmuştu içini. "Başlıyor," diye geçirdi içinden. "Sinir buhranı başlıyor..." Sinir Bozukluğu öyküsünden.
- Yaratamadığın şeyleri, yok etmek sadece barbarlıkla açıklanabilir.?