- Eğer öğle yemeğinden bu yana bir kadehcik bile yuvarlamadıysa, şeytanın bile aklına aşk gelmez.
- Ama bence paçavralar içinde dolanıp da bir dilim ekmeğe muhtaç olmaktan çok daha beter şeyler vardır... Fakat, sizin anlayacağınız bir şey değil bu..
- Yeteneği olmayıp da hevesi olanların, gerçek yeteneklere çamur atmaktan başka yapacakları bir şey yoktur.
- Bir hayvan değil, insan olduğunuzu aklınızdan çıkarmayın! Hayvan içgüdüsüne boyun eğebilir ama siz doğanın övüp yarattığı bir varlık, bir insansınız. Sayfa:23
- Akıl bize yaşama zevki veren eşsiz bir kaynaktır. Sayfa: 101
- İnsanoğlunun daha üstününü tadamayacağı iki çeşit mutluluk vardır: biri, yaşamın özünü kavramaya çalışarak özgür ve derin düşünmek, ikincisi de dünyanın hırgürüne boş vererek yaşamak. Sayfa:115
- Sıradan insanlar dinginliği kendilerinin dışında, araba gezilerinde, rahat çalışma odalarında ararlar; düşünen insan ise her şeyi kendi içinde bulur. Sayfa:115
- Susadığın zaman sana öyle geliyor ki koskoca denizi içebilirsin buna inanç denir; ama suyu içmeye başladığında iki bardaktan fazlasını içemezsin buna da bilim denir.
- ? Özellikle neden korkuyorsunuz? ? diye sordum. ? Her şeyden. Doğuştan duygulu bir insan değilim. Ölümden sonraki yaşamdı, insanlığın kaderiydi, böyle şeylerle pek az ilgilenirim. Gökyüzünün yücelerine çıktığım da seyrektir. Beni en çok korkutan, hiçbirimizin kurtulamadığımız, saklayamadığımız günlük bayağılıklardır. Davranışlarımda nelerinde gerçek, nelerin aldatıcı olduğunu anlayacak yetenekte değilim. Bu yüzden de korkuyorum davranışlarımdan. Yetiştirilişimin ve yaşam koşullarının beni dar bir yalan çemberinin içine soktuğunu; yaşamımın bütünüyle, her gün kendimi de, başkalarını da aldatmaktan, sonra bunu fark etmemekten oluştuğunu çok iyi biliyorum. Ömrümün sonuna dek bu yalandan kurtulamayacağım düşüncesi dehşete düşürüyor beni. Bugün bir şey yapıyorum, bunu neden yaptığımı yarın anlayamıyorum. Petersburg?da devlet hizmetine girdim, korktum; tarımla uğraşmak için buraya geldim, gene korktum...
- ?Merhabalar ?der. ?Çay mı içiyorsunuz? Tam zamanında gelmişim demek. Buz gibi bir hava var dışarıda. Sonra masaya oturur, bir bardak çeker önüne, hemen konuşmaya başlar. Konuşmasının en belirgin özelliği Shakespeare?nin mezar kazıcılarının konuşmasındakini andıran felsefeyle karışık bir şakacılık, sürekli bir alaydır. Ciddi şeylerden söz eder her zaman, ama hiçbir zaman ciddi konuşamaz. Yargıları kaba, kırıcıdır. Ne var ki, yumuşak, durgun, şakacı ses tonu yüzünden bu kabalık da, kırcılık da kulağı tırmalamaz. Çok geçmeden alışır ona insan. Üniversite yaşamına ilişkin beş altı fıkra getirir beraberinde her akşam. Masaya oturur oturmaz da bunları anlatmakla başlar çoğu zaman. Simsiyah kaşlarını oynatarak göğüs geçirir, şakacı bir tavırla başlar: