- İnsanoğlu tam sevinemez, bu onun için imkansızdır. Düşünce vardır, küçük hesaplar vardır ve korku vardır.
- Acaba, hep alışkanlık mı? Hep yanımızdakileri mi seviyoruz?
- Hayır, insan sadece ölürken ayrılmıyor, arkada bırakmıyordu. Belki bütün ömrünce her an birçok şeyler onu arkada bırakıyordu. Sonra olduğu yerde birdenbire kabuklaşıyor, çok ince, görünmez bir şeyle o anda etrafında olanlardan ayrılıyordu. Biz mi gidiyoruz, onlar mı? Sual buydu...
- "Bu daima böyledir. Hadiseler kendiliğinden unutulmaz. Onları unutturan, tesirlerini hafifleten, varsa kabahatlerini affettiren daima öbür hadiselerdir."
- ...Hacı Bayram, eriştiği bu hakikatin şevkiyle: "Bilmek istersen seni Can içre ara canı Geç canından bul anı Sen seni bil sen seni!" diye haykırır. Fakat Hacı Bayram, sade Hakla Hak olan bir veli değildir. Türk cemiyetinin bünyesinde gerçekten yapıcı bir rol de oynar. Kurduğu Bayramiye tarikatı esnaf ve çiftçinin tarikatıdır. Böylece Anadolu'da Horasanlı Baba İlyas'la başlayan geniş köylü hareketiyle ahilik teşkilatı onun etrafında birleşir. Daha sağlığında hareket o kadar genişler ki II. Murad yanı başında gelişen bu manevi saltanattan ürkerek Şeyh'i Ankara'dan Edirne'ye getirtir. Ve ancak niyetlerinden iyiden iyiye emin olduktan sonra onu geriye göndermeye razı olur. Hakikatte telaşa hiç lüzum yoktu. Hacı Bayram, imparatorluğun iç nizamını yapıyordu.
- Yaşanmış hayat unutulmuyor, ne de büsbütün kayboluyor, ne yapıp yapıp bugünün veyahut dünün terkibine giriyor.
- Seyahatlerine doğruluğundan şüphe ettirecek derecede latif ve mizahi bir rüya ile başlayan Evliya Çelebi'nin rüyalarına ne kadar inanabiliriz? Bunu pek bilemem. Zaten ben Evliya Çelebi'yi tenkit etmek için değil, ona inanmak için okurum. Ve bu yüzden de daima kârlı çıkarım.
- "Daha şehre girmeden, Aşkale'de yattığım hanın kahvesinde, esirlikten yeni dönen yanık yüzlü, tek kollu bir biçare bana, giderken bıraktığı oğlu, karısı ve anasından hiçbirini, hatta evinin yerini bile bulamadığı için, gittiği günün akşamında şehri terk ettiğini söyledi. -Peki şimdi nereye gidiyorsun? diye sordum. Bir müddet düşündü. Yüzü alt üst olmuştu. Nihayet: -Efendi, dedi; nereye gittiğimi ne sorarsın? Geldiğim yeri sana söyledim, yetmez mi? Doğru söylüyordu. Geldiği yeri öğrenmiştim."
- Servetin, çalışmanın bulunduğu yerde içtimai nizam kendiliğinden doğar.
- ...Fakat bizim acılarımız nedense hapsedilmeye mahkumdur. Onlar, dinlenilmesi sadece tesadüfe bağlı birkaç türküde yaşıyor...