- Bir insana insan mı denir bütün işi
Yemek ve uyumak olursa dünyada yalnız? - Affet benim namustan yana oluşumu.
Çünkü pisliğin ortalığı sardığı bu zamanda,
İyiliğin af dilemesi gerekiyor kötülükten. - "Zaman, çatlaklardan oluşan lanetli kader parçacıkları, düzeltmek için dünyaya geldiğim."
//sayfa 315// - romeo: dudakları yok mudur ermişlerle hacıların?
juliet: vardır ama tanrıya yakarmada kullanırlar.
romeo: öyleyse sevgili ermiş, dudaklar yapsın ellerin yaptığını
yakarıyorlar işte, inanç dönmesin n'olur umutsuzluğa.
juliet: kımıldamaz ermişler yakaranı dinlerken.
romeo: kımıldama öyleyse yakarım gerçekleşirken, (öper)
işte senin dudaklarınla, dudaklarım arındı.
juliet: öyleyse şimdi günah dudaklarımda kaldı.
romeo: günah dudaklarımdan mı geçti?
tatlı bir dürtüyle işlenen bir günah!
ver bana günahımı geri. (tekrar öper)
juliet: kitabına uydurup öpüyorsunuz beni. - ***
Cehennemin dini imanı işte böyle!
En kara günahları işletecekleri zaman şeytanlar,
Bunu önce sevap diye yutturmaya kalkarlar,
*** - ***
Ah, ama övünmek boşuna!
Kim egemen olabilir ki yazgısına?
Hiçbir şey eskisi gibi değil şimdi.
Korkmayın silahlı görseniz de beni.
Sonuna geldim yolumun, eriştim sınıra,
Yelkenlim vardı gideceği son limana.
Korkuyla mı geri çekiliyorsunuz? Korkunuz boşuna.
Hele bir saz parçası dayayın siz Othello'nun göğsüne,
Görün, nasıl geriler. Othello nereye gitsin bundan böyle?
*** - Olmak ya da yok olmak... İşte asıl mesele bu... Acaba zalim feleğin okuna, taşına göğüs germek mi, yoksa bu mihnet deryasına karşı koyarak hepsine son vermek mi daha asil bir hareket olur?
Ölmek: Uyumak... Hepsi bu kadar... Ve bir uykuyla bütün kalp ağrılarını, vücudun yakındığı bin bir tabii derdi dindirebilmek... İşte varlığımızın özlediği netice! Ölmek, uyumak, uyumak!
Belki bir rüya görmek... Ah, işte güçlük burada! Çünkü ruhumuz bu fani kalıptan sıyrılıp ölüm uykusuna daldığı an nasıl bir rüya göreceğimizi kim bilir? İşte bizi düşündüren ve uzun ömür felaketine katlandıran bu.
Yoksa kim, bir yalın hançerle hayata son vermek varken zamanın darbelerine ve hor görmesine zalimin zulmüne, mağrurun küstahlığına, reddedilmiş aşkın sızılarına, adaletin sürüncemesine, mevki sahiplerinin hakaretine, liyakat ehlinin liyakatsizler tarafından aşağılanmasına katlanır? Kim bu yüklere tahammül eder? Eğer o keşfedilmemiş, o sınırlarından hiçbir seyyahın geri dönmediği o alem o ölümden sonraki şeyin dehşeti irademizi şaşırtmasa ömrün meşakkatleri altında terler, inler miyiz? Bütün bunlar bize bilmediğimiz fenalıklara atılmaktansa içinde bulunduklarımıza katlanmayı hoş gösteriyor.
İşte hepimizi korkak yapan bu şuurumuzdur ve işte bu endişeler azim ve kararımızı solduruyor. Yüksek ve önemli girişimler bu sebepten dolayı yönlerini değiştiriyor, faaliyet özelliklerini kaybediyorlar. - Buz kadar lekesiz, kar kadar temiz olsan bile iftiradan kurtulamazsın.
- Kendini boşuna harcamış olur insan,
Dilediğine erer de sevinç duymazsa.
Yıktığın hayat kendininki olsun daha iyi,
Yıkmakla kazandığın şey kuşkulu bir mutluluksa. - Kızmak , yerinde duramamaktır ; yiğitlik ise , durup dayanmaktır.