- Yuvarlanıp gidiyordunuz,her şey kitaba göre,bir hata yapıyorsunuz ve bam,gökyüzü kafanıza yıkılıyor.
- Benden hoşlanmıyor,belki nefret bile ediyordu: Ve neden? Bilmiyordum.Bazen neden yoktur.Asıl korkunç olan da bu.
- "Gördüğüm ve hissettiğim acılardan yoruldum artık,patron.Yağmur altında bir ispinoz gibi yalnız,hep yollarda olmaktan yoruldum.Hiçbir zaman bana eşlik edecek,bana nereden geldiğimizi,nereye gittiğimizi ve nedenini söyleyecek bir yoldaşım olmadan.İnsanların birbirlerine karşı bu kadar kötü olmalarından yoruldum.Yardım etmeye çalışop da edemediğim bütün o zamanlardan.Kranlıkta olmaktan yoruldum.Asıl da acıdan.Çok fazla.Eğer sona erdirebilseydim,yapardım.Ama yapamıyordum."
- Ne çare ki kötü adam sonunda bizi mutlaka incitiyor,öyle değil mi?
- "Ama burada benden nefret eden çok insan var.Çok.Hissedebiliyorum.Canımı acıtıyor.Tıpkı arı sokması gibi batıyor ve canımı acıtıyor."
- Mahkûmlar sandalye konusunda şakalaşırlardı.İnsanların korktukları ama kaçamadıkları her şeyi şakaya vurdukları gibi.
- En sonunda "Evet Bayan Detterick," dedi."Buradayım,oh güzel Tanrım,şu anda küçük kızlarınızın başına bir şey gelmemiş olması için dua ediyorum..."
- Hiç bir şeyi tamamen silip atamazsınız dünya denen bu karanlık aynadan.
- Acı dakikaları saate çevirdiğimde Tanrı' nın şefkati nerededir bilen var mı ?
- Tanrı kolay kırılan eşyalar katar koleksiyonuna ve döşer bulutlardan kıyafetini en zarif cam biblolara .