- Bense kelimeciydim..
Kelimeleri severdim. Kelimeler, birer mücevher, birer nilüfer, birer su damlası gibiydi benim için. Hepsinin başında tek tek oyalanır, seçtiğim kelimeleri, içimdeki samimiyet anlarından tutup çıkarırdım. Sözüm kısa olurdu o yüzden, içe dönük olurdu, içimden sırlar taşırdı, ruhumdan haberler verirdi, parmak izim, ayak izim, gözlerimdeki bakışın mührü gibiydi kelimelerim.. - Küçüktüm. Toydum.
Ama taliptim.
Çoktum. Kararsızlıklarım kararımdan, hareketliliğimse çoktu sükûnumdan.. - Benim küçük kelimelerim, kendi hakikatimin sınırsızlıklar denizinde yüzerdi.. Benim sözlerim, deniz burcundandı. Benim kelimelerim kanardı, yara bere içinde kanardı. Çünkü benden ayrılan, içimden kopanlardı sarf ettiklerim.. Kendimi saklayabilmem hiç de uzun sürmezdi bu sebepten. Ben, bir şeyi göstermezdim, ben o şeyin izi olurdum ancak. Sözlerim az evvel sönmüş ateşin isi gibi tüterdi. Benim kısa ve küçük kelimelerimi dinleyenler, hemen anlarlardı ki; "Hacer az evvel yanmıştır, belli, az evvel kül olmuştur, baksanıza dumanı tütmekte, belli.."
- Sevgiliye heba olmamış bir can, aşk iddiasında bulunmasın!
- Kadın olmak, kadın olarak dünyaya gelmiş olmak, neredeyse başlı başına bir suç, hatta suça teşvik, suçluyla işbirliği anlamına mı geliyordu? Gece yola çıkmış olmak, bir kadın için her türlü aşağılamayı hak edecek bir eylem miydi?
- Cesaret korkmamak değildir. Cesaret, korktuğu halde bile yerinde sabırla durmaya devam etmektir.
- Onlar namaz kıldılar.. Namaz ise onları kul kıldı..
- Namaz, onların hiç yanılmaz kalp saatidir. Saatlerini Rablerine ayarlamış kullara ne mutlu!
- Evvel zaman içinde? Başı göklere bitişik o yüce dağlar, Aşk emanetine tahammül edemeyerek paramparça oldular? Yıkıldılar? Unufak olup, koskoca bir kumsala dönüştüler,
- ?Seni suların içinden çekip çıkardı kalbim, Musa koydum ismini, Bir göz aydınlığısın benim için, Nil, bir kandil gibi astı seni içime. Musa koydum ismini, Seni sulardan çıkardım??