- Müşteriler aslında bedavaya elde etmeleri gereken bir şey için para ödediklerini biliyorlar ve bu, insanı çökertiyor. Kadınlar, sadece zevk için seve seve sunacakları şeyi parayla sattıklarını biliyorlar ve bu, insanı bunaltıyor.
O da herkes gibi sadece zamanını satıyordu. Herkes gibi sevmediği şeyleri yapıyordu. Herkes gibi katlanılmaz insanlarla uğraşıyordu. Herkes gibi, değerli bedenini, değerli ruhunu bir türlü gelmeyen bir gelecek uğruna feda ediyordu. Biraz daha kazanmak için bekliyor, arzularını gerçekleştirmeyi erteliyordu.
Çünkü hiçbir zaman sahip olmadığım, hiçbir zaman sahip olamayacağım erkekti o.
Evet, seni seviyorum, daha önce hiçbir erkeği sevmediğim gibi ve tam da bu nedenle gidiyorum. Kalsam, hayal gerçeğe dönüşür, sahip olma isteği, hayatının bana ait olması isteği doğar... Neyse, kısacası, sonunda aşkı köleliğe dönüştüren ne varsa. Şu daha iyi: Hayal. Bir ülkeden ?ya da hayattan bize kalanın üzerine titremeliyiz. - Simyacı bir şişe açıp konuğunun bardağına kırmızı renkli bir sıvı koydu. Şaraptı ve ömrü boyunca hiç içmediği en güzel şaraplardan biri. Ama şarabı şeriat yasaklamıştı. "Kötülük" dedi Simyacı, "insanın ağzından giren şeyde değildir. Kötülük oradan çıkandadır."
Hayatımızın belli bir anında, yaşamımızın denetimini elimizden kaçırırız ve bunun sonucu olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer.
Hepimiz gençken, kişisel menkıbemizin ne olduğunu biliriz. Hayatın bu döneminde, her şey açık seçiktir, her şey mümkündür ve hayal kurmaktan, hayatında gerçekleştirmek istediği şeylerin olmasını istemekten korkmaz. Ama zaman geçtikçe, gizemli bir güç, kişisel menkıbenin gerçekleştirilmesinin olanaksız olduğunu kanıtlamaya başlar.
Ben de herkes gibiyim: Dünya gerçeklerine oldukları gibi değil de olmalarını istediğim gibi bakıyorum.
Bir şeye karar vermek başlangıçtan başka bir şey değildir. İnsan bir şeye karar verdiği zaman, karar verdiği sırada hiç öngörmediği, düşünde bile aklına gelmeyen bir yöne doğru, şiddetli bir akıntıya kapılıp gidiyordu.
İnsanları en çok etkileyen şey güzelliktir.
Değeri bilinmeyen her lütuf felakete dönüşüyor.
Öyle zamanlar vardır ki, insan hayat ırmağının akış yönünü değiştiremez. - Geçmiş zamanda acı çeker, geçmiş zamanda sever, geçmiş zamanda ağlar ve güleriz. Fakat şimdiki zamanda bu bir işe yaramaz. Şimdiki zamanın kendi zorlukları, kendi iyileri ve kötüleri vardır. Bugün olanlar için geçmişe lanet etmekte, minnet duymakta olmaz. Yeni aşkların eski tecrübelerle hiçbir ilgisi yoktur. Aşk her seferinde yepyenidir.
Sadece sorunlarını anlatırken özgün bir kimliğe kavuşabilen nice insanlar tanırım.
Hilal'e aşkla; zamanın ya da zaman sandığımız şeyin ötesindeki bir aynadan akseden bir aşkla bakıyordum. Hilal benim değildi, asla olmayacaktı, çünkü alnımıza böyle yazılmıştı. Bizler yaratılmış varlıklar olsak da aynı zamanda Tanrı'nın elinde birer kuklaydık ve bilemediğimiz sebeplerle çizilmiş, aşamayacağımız bir sınırla çevriliydik. Nehre iyice sokulup ayaklarımızı suya değdirebilirdik, ama suya dalıp akıntıya kendimizi bırakmamıza izin yoktu.
Başkaları onu kıskandığında nasıl başa çıkacağını öğrensin diye kıskançlığına çanak tutacaktım. Kayıtsız şartsız aşkını da kabul edecektim, böyle ileride kayıtsız şartsız aşık olduğunda bastığı toprağı bilecekti.
Evet, uzaktayken kafamda sadece bir hayalken seni arzuluyorum. Bugün neredeyse bir saat boyunca seninle, vücudunla, bacaklarınla, göğüslerinle dövüştüm ve dövüş enerjimin belki binde birini tüketebildi ancak. Karsısını seven ve arzulayan bir erkek olmama rağmen seni arzuluyorum. Seni arzulayan ilk erkek değilim, başka kadınları arzulayan ilk evli erkek de ben değilim. Hepimiz zihnimizde aldatırız, af diler, yine aldatırız. Kollarım da yatarken sana ilişmiyorsam, günahtan korktuğumdan değil bu. Benim böyle bir suç anlayışım yok. Fakat seninle sevişmekten kat be kat önemli bir şey var. İşte bundan dolayı seninle yan yana, yandaki binanın kıvılcımlarıyla aydınlanan bu otel odasını seyrederken içim huzur doluyor. - Geçmiş zamanda acı çeker, geçmiş zamanda sever, geçmiş zamanda ağlar ve güleriz. Fakat şimdiki zamanda bu bir işe yaramaz. Şimdiki zamanın kendi zorlukları, kendi iyileri ve kötüleri vardır. Bugün olanlar için geçmişe lanet etmekte, minnet duymakta olmaz. Yeni aşkların eski tecrübelerle hiçbir ilgisi yoktur. Aşk her seferinde yepyenidir.
Sadece sorunlarını anlatırken özgün bir kimliğe kavuşabilen nice insanlar tanırım.
Hilal'e aşkla; zamanın ya da zaman sandığımız şeyin ötesindeki bir aynadan akseden bir aşkla bakıyordum. Hilal benim değildi, asla olmayacaktı, çünkü alnımıza böyle yazılmıştı. Bizler yaratılmış varlıklar olsak da aynı zamanda Tanrı'nın elinde birer kuklaydık ve bilemediğimiz sebeplerle çizilmiş, aşamayacağımız bir sınırla çevriliydik. Nehre iyice sokulup ayaklarımızı suya değdirebilirdik, ama suya dalıp akıntıya kendimizi bırakmamıza izin yoktu.
Başkaları onu kıskandığında nasıl başa çıkacağını öğrensin diye kıskançlığına çanak tutacaktım. Kayıtsız şartsız aşkını da kabul edecektim, böyle ileride kayıtsız şartsız aşık olduğunda bastığı toprağı bilecekti.
Evet, uzaktayken kafamda sadece bir hayalken seni arzuluyorum. Bugün neredeyse bir saat boyunca seninle, vücudunla, bacaklarınla, göğüslerinle dövüştüm ve dövüş enerjimin belki binde birini tüketebildi ancak. Karsısını seven ve arzulayan bir erkek olmama rağmen seni arzuluyorum. Seni arzulayan ilk erkek değilim, başka kadınları arzulayan ilk evli erkek de ben değilim. Hepimiz zihnimizde aldatırız, af diler, yine aldatırız. Kollarım da yatarken sana ilişmiyorsam, günahtan korktuğumdan değil bu. Benim böyle bir suç anlayışım yok. Fakat seninle sevişmekten kat be kat önemli bir şey var. İşte bundan dolayı seninle yan yana, yandaki binanın kıvılcımlarıyla aydınlanan bu otel odasını seyrederken içim huzur doluyor.
Bir erkeğin bir kadına, bir babanın kızına, Tanrı'nın bütün yarattıklarına duyduğu sevgi değil bu. Tıpkı niye o yollardan geçtiğini anlatamadan hedefine koşan bir nehir gibi, ismi ve açıklaması olmayan bir sevgi. Alacağı da vereceği de olmayan, sadece varlığını hissettiren bir sevgi. Asla senin olmayacağım, asla benim olmayacaksın, ama yine de söyleyebilirim: Seni seviyorum, seni seviyorum.
Çok uzun zamandır, tanışan ruhlarımız artık sözlere ihtiyaç duymuyor, bedenlerimizin birbirine değmesi yetiyordu sanki. Herkesi birleştiren duygu intikam arzusuydu anlaşılan. Onların derdi suçluların cezalarını çektiğini görüp rahatlamak değildi; mesele bu kadınlara genç, güzel, hayat dolu zengin kızları olmalarının bedelini ödetmekti. Meydandakilerin çoğunun gençliğinde bıraktığı ya da zaten asla erişemediği her şey için cezayı hak etmişlerdi. Güzelliğin hesabını vermeliydiler. Neşenin, gülüşlerin ve umudun hesabını vermeliydiler. Böyle bir dünya da hepimizin ne kadar sefil, öfkeli, güçsüz olduğumuzu ispat eden duygulara yer yoktu. Hepsini kendi kendimizi bütün bunları yaşadığımıza inandırmak için yapacaktık. Sırf kendi sorunlarından kaçmak uğruna başkalarına yardım etmek için dört dönen çok insan tanırım.
" Seven insan ne kendine kıyar ne karşısındakine."
İnsan hayatın büyük sırlarına iki yoldan erebilirdi sadece: acıyla ve sevgiyle. - "İyi ile Kötü'nün yüzü aynıdır. Her şey insanın yoluna ne zaman çıktıklarına bağlıdır."
- İnsanların mutluluk olasılığı ne kadar yükselirse, mutsuzlukları da o kadar artıyor demek.
- njkj
- Kimileri yaz mevsimi yaklaştıkça aklımıza tuhaf fikirler geldiğini, açık havada vakit geçirip dünyanın boyutlarını fark ettikçe kendimizi küçük hissettiğimizi söylerler.
- Başkasının başına gelen felaketler daima kendi ıstırabımızı yatıştırmaya yarar.
- Herkesin sürekli mutlu olmasına gerek yoktur. Dahası, dünyada kimse bunu başaramaz. Hayatın gerçekleriyle başa çıkmayı öğrenmek gerek.