- Bu dünyada, bu bok dünyada evlat, iyi olmaya imkan var mı?
- Şimdi mal, mülk, para kimdeyse itibar onda. Bu dünya, bu haksız dünya niye bozuluyor günden güne? Belli bir şey, eski hatıralar, eski saygılar unutuldu ondan.
- Ne biçimdi şu babası da. Bir şey sorulunca karşılık verilmez miydi? Öğretmen bir gün derste, ''Çok ayıp.'' demişti. ''Birisi bir şey sordu mu insan hemen karşılığını vermeli!''
- Ona karşı sırf o anda duyduğum bütün iyi şeyler, mermere düşen bir cam tabakası gibi tuzla buz oldu. Keşke bu türlü hareket etmeseydi? Bu türlü hareket etmeseydi, ihtimal onu sevmekte devam edecektim.
- Kazık kadar herif efendim. Yallah deyince üç çocuk babası.Ben onun kadar bile yoktum Trablus'ta İtalyana kurşun sallarken.Nah, bu bacağımı orada bıraktım. Bösböyük adam,peşinde sürüynen eniği var. Sürüynen enik peydahlamak kolay. Marifet onları doyurmak,giydirip kuşatmak,okutmak,dedeye muhtaç etmemek. İnsan iki yanına bakar,gözlerini dört açar. Ben olsam bakınca görürüm. Neden? Çünkü zihnimi verdiğim iş bu. Bundan ekmek yiyorum. Şimdi dünya bir tevir oldu.Devirler değişti,ekmek ufaldı. Hani eski bağlar, beyler?
- "...Sonra biliyorsun, kız başkasını seviyor." -"Katibi değil mi? Otuz kağıt aylıknan avrat mı sevilir? " (s.5)
- Katipse, gene cevap veremiyordu. Sünepe! diye düşündü. Başkalarının karşısında el ovalayıp, susmaya, haksızlıklar karşısında susmaya, vicdanı emrettiği halde susmaya, küfre karşı bile susmaya, velhasıl 24 lira 95 kuruşun hatırı için, en susulmaması gereken haller karşısında bile susmak zorunda bir sünepe! Oysa, hiç de böyle olmak istemeyen bir şuuru vardı. Eğer Cemile olmasa, 24 lira 95 kuruşa bile boş verir, masasındaki defter, kalem, hokka, hesap makinesi ne varsa herifin suratına fırlatır, sonunu düşünmezdi bile.
- "... Sonra Cemka, ne düşünüyorum biliyor musun? Seni istediğim gibi birine, şöyle helal süt emmiş, beş vakit namazında birine vermeyi..." -"Baba!" "...Fakir olsun, fakirlik ayıp değil, biz de fakiriz. Yeter ki damadım namuslu olsun."
- "... Sonra Cemka, ne düşünüyorum biliyor musun? Seni istediğim gibi birine, şöyle helal süt emmiş, beş vakit namazında birine vermeyi..." -"Baba!" "...Fakir olsun, fakirlik ayıp değil, biz de fakiriz. Yeter ki damadım namuslu olsun."
- "... Bir de ne istiyorum biliyor musun? Dışarıda adam boyu kar,fırtına,kurt sürüleri... Üç beş ihtiyar toplanmalıyız bizim ocağın başına, sürmeliyiz cezveleri, tüttürmeliyiz cigaralarımızı, başlamalıyız memleketten, eski günlerden konuşmaya!"