Kazık kadar herif efendim. Yallah deyince üç çocuk babası.Ben onun kadar bile yoktum Trablus'ta İtalyana kurşun sallarken.Nah, bu bacağımı orada bıraktım. Bösböyük adam,peşinde sürüynen eniği var. Sürüynen enik peydahlamak kolay. Marifet onları doyurmak,giydirip kuşatmak,okutmak,dedeye muhtaç etmemek. İnsan iki yanına bakar,gözlerini dört açar. Ben olsam bakınca görürüm. Neden? Çünkü zihnimi verdiğim iş bu. Bundan ekmek yiyorum. Şimdi dünya bir tevir oldu.Devirler değişti,ekmek ufaldı. Hani eski bağlar, beyler?
Diğer Orhan Kemal Sözleri ve Alıntıları
- Hayat, herkesin katıldığı başsız sonsuz bir koşudur. Bacakları kuvvetli, soluğu bol olan kazanır.
- İnsan dediğin, insanların uğruna canını feda etmeli, edemedi mi, kalabalık etmemeli dünyamıza...
- Toklukla birlikte 72. Koğuş'a edep, haya, ar, namus da girmişti.
- "Gerçekçilik, içinde yaşadığın topluma yer yer ayna tutmaktan ibaret değil ki. Asıl gerçeklik, asıl yurtseverlik, içinde yaşadığın toplumun bozuk düzenini görmek, bozukluğun nereden geldiğine akıl erdirmek, sonra da bu bozuklukları ortadan kaldırmağa çalışmak. Yurtseverlik, yurdunun insanlarını sevmek, yani, insan gibi yaşamalarını sağlamaya çalışmak. Buna engel olanlarla savaşmak ..."
- "Mıstık lan gel, dedi. Bu da senin benim gibi... Boynundaki yulara kulağasma!"
- Ellerinde somonlar, sebze meyve dolu ya da birtakım paketlerle yuvalarına dönen yorgun erkekler. Böyle erkeklerden biri de kendi erkeği olsa. Genç, yakışıklı değil, otuzluk, hatta otuzu da aşkın olabilir. Koltugunda evinin somonları, elinde sebze dolu file, yorgun argın eve gelse. Ayşe gecekonduların daracık sokagında. Hatça Ablası gibi koşsa, erkeğinin elinden somonlarla fileyi alsa. Sonra eve gelseler. Çocuklar... Bir kız iki oglan. Hatça Ablasının çocukları gibi. Çeviriverseler babalarının çevresini. Her biri bir laf bir gevezelikle güldürseler babalarını. O da fırsattan faydalanarak koşsa, gitse,bakraçla su, bir de leğeni getirse. Ayakkabılarını çıkarsa adamın. Kocaman kocaman ayaklar. Terden iyice şişmiş, yer yer pamuklamış. Rıza Ağası'nkiler gibi leş gibi koksunlar isterse. Soguk suya soksa onları. Kızarmış, pişmiş, pamuklamış ayakların leğende soguk suda yan yana, uslu iki güvercin gibi yatışı. Yatsalar. Alsa onları avucuna, okşasa, öpse hatta. Hatça Ablası gibi. "Ne demeye iğrenecekmişim? Erkeğim benim. Erkeğimin yorgun ayakları. Koksun kız, ne var koktuğunda? Onların kokusu bana lavanta, kolonyadan daha burcu gelir!"
- "Bulgur pilâvıyla cacık, ayran bana İngiliz kuponundan elbiselerimi unutturuyor, kolalı yakamı, kravatımı unutturuyor..."
- Gün geldi, ambarcı Himmet ayrıldı, Mustafa'yla Turhan askere gittiler, İsviçre'yi sayıklayan şefim öldü, bense, ne yapmam gerektiğini pek bilmediğim için aşık oldum.
- Sıcak, sinek, yağmur, çamur, ayaz... Hayat bu. Geçim derdi. Savaşmak lazım, savaşacağız!
- Bozuldu ağa bozuldu, dünya kökünden bozuldu. Üstüne bastığım toprak ayaklarımın altından kayıyor sanki. Bu gün dünü arıyoruz, yarın da bu günü arayacağımızdan şüphen olmasın.