- ...
Günlük yaşam içinde çok büyük bir sır vardır. Herkesin bunda bir payı bulunur ve herkes onu bilir, ama pek az kimse bu konuya kafa yorar. Çoğu kimse onu olduğu gibi benimser ve ona asla şaşırmaz. Bu büyük sır zamandır.
Onu ölçmek için saatler ve takvimler yapılmıştır, ama bunlar hiçbir şey ifade etmez. Herkes çok iyi bilir ki, bazen bir saatlik süre insana ömür kadar uzun gelirken, bazen de göz açıp kapayıncaya kadar geçip gider. Zamanın bu garip kısalığı ve uzunluğu, o saat içinde yaşanan olaylara bağlıdır. Çünkü zaman, yaşamın kendisidir. Ve yaşamın yeri yürektir.
MOMO- Michael Ende - Tümüyle sıradan bir kişinin, tümüyle sıradan hayatındaki, tümüyle sıradan olayları keyifsiz ve karamsar bir biçemle anlatan kitapları hiç sevmezdi. Gerçeklerden bıkmıştı zaten, bir de ne diye okuyacaktı onları? Ayrıca kendisini bir yere çekmek istediklerini hissetmekten nefret ederdi. O tür kitaplarda az yada çok hep bir yere çekilirdi insan.
- ... çünkü Beppo'ya göre, dünyadaki bütün anlaşmazlıklar kasıtlı ya da kasıntısız, aceleye getirilerek söylenmiş birtakım yalan yanlış sözlerden kaynaklanıyordu.
...
"Bak Momo" derdi, "Ne biliyor, biliyor musun? Bazen önüme upuzun bir cadde çıkıyor. Öyle uzun ki, insan bunun sonu gelmez sanıyor."
Beppo bu kadarcık laftan sonra bile önüne bakarak bir süre susar, sonra devam ederdi: "O zaman acele etmeye başlıyorsun. Gittikçe daha çok acele ediyor insan. Her önüne baktığında yolun hiç de kısalmamış olduğunu fark ediyorsun. Daha hızlı ve gayretli çalışıyorsun; sonunda nefesin kesilip güçsüz kalıyorsun. Ve cadde hala upuzun bir şekilde seni bekliyor."
Susup biraz daha düşündükten sonra sürdürdü konuşmasını: "İnsan caddenin tamamına bakıp hemen bir karara varmamalı. Her zaman bir adım ilerlemeli. Sürekli olarak bir adım sonrasını düşünmeli, bir adım, sonra derin bir nefes, sonra bir süpürge. İşte o zaman hayat zevkli olur. Önemli olan işini iyi yapmaktır. Öyle de olmalı."
Uzun bir süre susup yeniden konuşmaya başladı: "Bir de bakarsın ki, adım adım bütün yolu bitirmişsin. Nasıl olduğunu anlamadan ve yorulmadan."
Başını öne eğip sözünü noktaladı: "Önemli olan da budur."
MOMO- Michael Ende - ...
Günlük yaşam içinde çok büyük bir sır vardır. Herkesin bunda bir payı bulunur ve herkes onu bilir, ama pek az kimse bu konuya kafa yorar. Çoğu kimse onu olduğu gibi benimser ve ona asla şaşırmaz. Bu büyük sır zamandır.
Onu ölçmek için saatler ve takvimler yapılmıştır, ama bunlar hiçbir şey ifade etmez. Herkes çok iyi bilir ki, bazen bir saatlik süre insana ömür kadar uzun gelirken, bazen de göz açıp kapayıncaya kadar geçip gider. Zamanın bu garip kısalığı ve uzunluğu, o saat içinde yaşanan olaylara bağlıdır. Çünkü zaman, yaşamın kendisidir. Ve yaşamın yeri yürektir.
MOMO- Michael Ende - Tümüyle sıradan bir kişinin, tümüyle sıradan hayatındaki, tümüyle sıradan olayları keyifsiz ve karamsar bir biçemle anlatan kitapları hiç sevmezdi. Gerçeklerden bıkmıştı zaten, bir de ne diye okuyacaktı onları? Ayrıca kendisini bir yere çekmek istediklerini hissetmekten nefret ederdi. O tür kitaplarda az yada çok hep bir yere çekilirdi insan.
- Zaman tasarruf edeyim derken aslında başka şeylerden tasarruf ettiğinin kimse farkında değildi.Yaşamlarının gittikçe daha zavallı,daha tekdüze ve daha soğuk geçtiğini kavramak istemiyorlardı.Bu gerçeği sadece çocuklar,taa yüreklerinde hissettiler.Çünkü artık kimsenin onlara ayıracak zamanı yoktu.
Oysa zaman yaşamın kendisiydi.Ve yaşamın yeri yürekti.
İnsanlar zamandan tasarruf ettikçe,zaman azalıyordu. - Günlük yaşam içinde çok büyük bir sır vardır.
Herkesin bunda bir payı bulunur ve herkes onu bilir
ama pek az kimse bu konuya kafa yorar. Çoğu kimse
onu olduğu gibi benimser ve ona asla şaşırmaz. Bu büyük
sır zamandır.
Onu ölçmek için saatlerve takvimler yapılmıştır ama
bunlar hiçbir şey ifade etmez. Herkes çok iyibilir ki bazen
bir saatlik süre insana ömür kadar uzun gelirken bazen de
göz açıp kapayıncaya kadar geçip gider. Zamanın bu garip
kısalığı uzunluğu o saat içinde yaşanan olaylara bağlıdır.
Çünkü zaman yaşamın kendisidir ve yaşamın yeri yürektir.. - Bunlar elbette, Momo'nun arkadaşlarının, hele kendisinin hiç sahip olmadığı çok pahalı oyuncaklardı. Bunlar en küçük ayrıntılarına kadar öyle ince düşünülerek yapılmışlardı ki, çocukların hayal kurmalarını gerektiren bir yanları kalmamıştı. Böylece çocuklar, genellikle saatlerce oturdukları yerden onların dönmelerini, dolaşmalarını, gezinmelerini seyrederek sıkılıyor ve akıllarına başka bir oyun da gelmiyordu. Sonunda hepsi eski oyunlarını özlüyorlardı. Birkaç tahta parçası, kutular, yırtık bir masa örtüsü ve belki bir avuç taşa birazcık da hayal karıştı mı, ah, ne oyunlar oynanırdı.
- "Başkalarıyla paylaşılmayan zenginlikler insanı mahvediyordu" sf. 239
- En dayanamadıkları şeyse sessizlikti. Çünkü sessizlikte gerçek yaşantılarının nasıl olduğunun farkına varıp korkuya kapılıyorlardı ve hemen gürültüye başlıyorlardı. Tabii, öyle bir çocuk bahçesinden gelen neşeli bir gürültü değildi bu. Büyük kenti günden güne dolduran, sinir bozucu, huzursuz edici bir gürültüydü...