- "ölünceye kadar, saniyelerine kadar hayatım senindir.."
- "Adam sen de, bunlar hep hülya; onun yerinde ben olsam ilk haftadan bunalırım... Zaten hiçbir şeyden memnun olmamak nasibi ile doğmuş değil miyim?"
- 'Bir karar vermeyi yine geceye erteleyerek, yalnızca o andan kaygılı, yalnızca iradeden yoksun, yalnızca tutkun kalıyordu. Onun sesini öyle bir dinleyişi, onun yürüyüşünü öyle bir hissedişi, onun, gözlerinin önünde öyle bir yanışı vardı ki kimi zaman coşkudan ve özlemden, kimi zaman umutsuzluk ve tutkunluktan haykırma isteğini güç yeniyordu...'(s:147)
- Evet her şey çürüyor, her şey... İnsanlar çürümeyecekler mi? Eylülde, sanki bahara hasret çeken hazin bir tazelik, sanki üzerine çöken kışın, kendini mahvetmek isteyen sonbahara rağmen devam etmek, yine bahar olmak mücadelesi vardır; fakat bunun muhtaç olduğu şeylerden mahrumdur ve kendisinde de dayanmak takati kalmamıştır, tabiat bunu anlamış gibi acı bir düşünceyle üstüne çöken ıssızlığın, matemin altında ezilerek durur. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın, ne kadar dayanabilirse dayansın kışın galip geleceği, artık her şeyin, her ümidin bittiğini buna tahammül etmek gerektiğini anlamaktan doğan bir takatsizlikle ağlar... Ne renk ne de güzel koku... İşte yapraklar ölüyor... Rüzgar insafsız, yağmur inatçı; her şey çürüyor, oh! Her şey çürüyor!
- "Ah, fakat ölüm olmasaydı dünya ne müthiş bir cehennem olurdu."
- "Ah bu belirsizlik... İnsan değilim, karmaşayım."
- ...Sonra onu düşündü. Acaba o ne yapıyordu? Evde ağlıyordu; orada dikişinin üstünde yapayalnız derin bir kimsesizlik hicranıyla o da ağlıyordu.
- ...Sonra onu düşündü. Acaba o ne yapıyordu? Evde ağlıyordu; orada dikişinin üstünde yapayalnız derin bir kimsesizlik hicranıyla o da ağlıyordu.
- "Adam sen de, bunlar hep hülya; onun yerinde ben olsam ilk haftadan bunalırım... Zaten hiçbir şeyden memnun olmamak nasibi ile doğmuş değil miyim...?"
- Demek her şey bitmişti. Her şey, her şey. Hem de geriye dönmek, geçen günleri tekrar ele geçirmek ihtimali olmaksızın. Ne bir ümit, ne bir emel, ne bir şey, hiç,hiç, bir şey. Ne bir tebessüm, ne bir nazar, öyle mi..? Fakat niçin...?