- O sevmişti, aşk kelimesinin belli belirsiz hissedilen en büyük manâsına kadar sevmiş ölümlere kadar sevmişti; fakat onu istemenin bile bir cinayet olduğunu görerek, hayatta sevdikleri tarafından sevilenlerde olduğunu düşününce ah ediyordu ve sonra, öyle sevip sevilenler için bütün afetler gelecekti değil mi? Ah onların ne kadar ölümlü, elimizden kaçmak, solu vermek, bir gün hazin, son bir nefes ile sönüvermek için, nasıl sade bunlar için yaratılmış olduklarını, ne kadar acı görüyordu. Mesut olsak bile hayat, sade tahrip eden hayat, sade yiyen, yıkan öldürüp ezen tahrip eden hayat.
- Bu sessizlik arasında bu duman, bulut, su hücumunda birden kış içindeyim kuruntusuyla, kışa bir tutku duygusuyla titredi. Bu, uzun güneşli günleriyle, sıcak geceleri, göz kamaştıran semaları, nefes boğan tozlarıyla insanı artık bıktıran yazdan sonra, sessizlik ve tembelliğe eğilimli insan yaradılışına pek yakın gelen, insana köşelere, bucaklara, soba yanlarına sokulmak hissini veren soğuk, tembel kış fikri, uzun yağmurları, siyah semaları, çamurlu sokaklarıyla akşamlara kadar evden çıkmaktan korkutan kış fikri onu büyüledi. Bu yağmur uzun rehavetlerden sonra sanki sinirlerini yatıştırıyor ve bu his onun kış arzusuyla uyuşarak onu sevdiriyordu. Hele kışın kendini asıl hissettirdiği an, hep renk ve ışıktan, bütün hararet ve ışıktan yorulmuş sinir ve duygular için, kış kuruntusunun geldiği bu ilk gün pek hoşuna gidiyordu; başka günler herkesin ağır, kalabalık yürüdükleri yerlerde, su altlarında telaş ve acele ile koşup aile bucağına kapanıldığı orada dışarının rüzgarından , sularından, çamurundan kurtulmuş soğuktan korunmuş, bütün aileyi, ev için sevdiren bir ürkeklikle kapıların, pencerelerin sıkı sıkı kapanıp yavru ve karı ile yemek masasına koşulduğu ilk kış günü.
- Burası yaşanılacak bir yer mi? Düpedüz kır. Hele öğle yemeğinden sonra...
- Sende bir şey var öyle bir şey ki hiç birinde göremediğim özellik... Bu öyle bir şey ki nasıl anlatsam mesela; bütün endişelerim senin yanında son buluyor. Ruhuma bir şifa bir sükun geliyor...
- Hayatla bağlantıyı koparmak; işte en büyük emelim, en birinci isteğim...
- Bir gün kendisinin de ölme ihtimalini...Dünyada üç saniyelik bir misafir olduğunu, bu misfirliğin böyle dertli ve acı şeylerle berbat edilmesinin ne kadar yazık ve zahmete değmez sıkıntıları bulunduğunu düşündü...
- Kalabalık içinde yalnız yaşamak, kalabalık içinde gezip beraber bir köşeye kaçmak, işte asıl zevk budur. İnsan kalpleri, birbirine bağlılığın ne demek olduğunu o zaman anlar. Ben seni ne kadar sevdiğimi başka kadınları gördüğüm zaman anlıyorum."
- ''Dünyada paranın yol açtığı felaketleri, acıklı olayları düşününüz. Hayatın en zararlı, en öldürücü ve en zehirli bir mikrobu değil midir?''
- Ah şu insanlar... Şu insan kalbi... Yüz bin anlamlı bir bilmece... İçinden çıkmak mümkün değil...
- "Demek her şey bitmişti. Her şey, her şey. Hem de geriye dönmek, geçen günleri tekrar ele geçirmek ihtimali olmaksızın. Ne bir ümit, ne bir emel, ne bir şey, hiç, hiç, bir şey. Ne bir tebessüm, ne bir nazar, öyle mi? Fakat niçin?"