Türk edebiyatının belki de en hor görülmüş kalemidir Kemal Tahir... Hor görülmüşlük derken, yaşamının 12 yılını hapislerde geçirmiş olmasını kastetmiyorum elbet, Türk aydının makus talihidir zaten hapislerde düşünce "suç"undan çürümek. Hor görülmüşlükle kastim, kendi bireysel çabanız olmadan, eğer bir de edebiyatla haşır neşir bir çevreniz yoksa, Kemal Tahir'i keşfetmenin zor olmasıdır. Okullarda eserlerinden bahis geçmez, kitapçılarda romanları ön sıralarda değildir, popüler diziler konu etmez kitaplarını... Halbuki, Türk edebiyatının en güçlü kalemlerindendir Kemal Tahir; gözlem gücü, kendini ifade edişi, eleştirmekten korkmayan üslubu ve güçlü Türkçesi ile, sadece bir roman sunmaz okurlarına, aynı zamanda anlattığı dönemin hicvini de koyar önünüze.
"Devlet Ana" işte bu usta yazarın belki de en çarpıcı romanı. Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşunu, daha bir beylik iken, Ertuğrul Gazi-Osman Gazi-Orhan Gazi dönemini anlatan bu tarihi roman, tabii ki bir kurgu. Ama öylesine ustalıkla yazıya dökülmüş bir kurgu ki, bir yandan dönemin günümüze ulaşan gerçeklerini, bir yandan da bu gerçeklerin arasındaki büyük boşlukları maharetle kapatan realist bir hayal gücünü harmanlayıp, insanın önüne, inanmak isteyeceği, gurur duyacağı bir tarih seriyor.
1968 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'ne layık görülmüş bu roman, Osmanlı'nın küçük bir göçebe aşiretten bir devlete dönüşmesinin ilk adımları kadar, aynı zamanda Anadolu'daki gazi dervişler ya da bir başka deyişle kolonizatör dervişler dönemindeki yaşamı ve değer yargılarını çoğu zaman okuyucuya okuduğunun bir kurgu olduğunu unuttaracak kadar hünerli bir üslupla anlatıyor.Kimler yok ki bu romanda: Şeyh Edebali'den Yunus Emre'ye tarihin izi bugüne uzanmış isimleri ve Bacıbey gibi okurken yaşamınızın bir parçasına dönüşen karakterler... Roman, hükümranlığı yüzyıllara yayılmış ve dolayısıyla değer yargıları zamanla değişmiş ve maalesef sonunu getirmiş olan Osmanlı İmparatorluğu'nun, ilk 300 yıldaki başarılarına temel teşkil eden ilkelerini, alışkanlıklarını ve yaklaşımlarını ortaya koyuyor. Bilmediğimiz, üzeri geçen yılların tortusuyla kapanmış bir tarihi, kurgusal da olsa, yeniden canlandırıyor.
Bugün genç yaşlı geniş kitleleri ekran başına kilitleyen Muhteşem Yüzyıl, Game of Thrones gibi popüler epik dizilerden hiçbir farkı olmayan ve hatta bir de üzerine, edebiyatın en usta kalemlerinden birinin elinden çıkan bu destansı hikayeyi, sadece 13. ve 14. yüzyıl Anadolusunu ya da Osmanlı Devleti'nin kuruluşunu merak edenler değil, kendini bir romanın sayfalarında kaybedip ayrı bir boyutta yaşamayı özleyenler de okumalı...