- ''Öyle fena nostaljik hissediyorum ki popomun değmediği bir salıncağı bile özleyebiliyorum.''
''Nostalji kanserin yan etkisi,'' dedim.
''Hayır, nostalji ölmenin yan etkisi,'' diye karşılık verdi. - "Augustus Waters övüngen piçin önde gideniydi. Ama onu affediyoruz. Onu affetmemizin sebebi biyolojik kalbinin işe yaramaz oluşu kadar yüreğinin de yufka gibi olması veya tarihteki tüm sigara içmeyenlerden daha iyi sigara tutabilmesi ya da daha fazla yıl yaşaması gerekmesine rağmen on sekizle sınırlı kalması değil."
- Bir daha hiç kokusunu duymadım .
- "Dünya," dedi, "bir dilek gerçekleştirme fabrikası değil."
- "Hazel'la ilgili şöyle bir şey var: Neredeyse herkes dünyada bir iz bırakabilmekle kafayı bozmuş. Bir miras bırakmakla. Ölümü alt etmekle. Hepimiz hatırlanmak istiyoruz. Ben de istiyorum. Canımı en çok sıkan şey, hastalığa karşı sürdürülen kadim ve haysiyetsiz savaşta hatırlanmayan bir zayi olmak. İz bırakmak istiyorum... Hazel farklı. O hafif adımlarla yürüyor, ihtiyar. Dünyadaki adımlarını hafif a...tıyor. Hazel gerçeği biliyor: Evreni, ona yardımcı olabileceğimiz kadar incitmemiz de mümkün ve büyük ihtimalle ikisini de yapmayacağız. İnsanlar onun daha az yara bırakmış olmasının, çok az insanın onu hatırlayacağının üzücü olduğunu, çok sevilmesine rağmen geniş çapta sevilmediğini söyleyecek. Ama bu üzücü değil, Van Houten. Bu muzafferane. Kahramanca. Gerçek kahramanlık da bu değil mi
zaten?" - "Kendimden nefret ediyorum nefret ediyorum nefret ediyorum nefret ediyorum kendimden tiksiniyorum nefret ediyorum nefret ediyorum bırakın da öleyim."
- Bir anda Augustus, "Ölümden sonra hayata inanıyor musun ?" diye soruverdi.
"Sonsuzluk yanlış bir kavram bence," diye yanıt verdim.
Sırıttı. "Sensin yanlış kavram." - "Ama onu sevmek güzeldi değil mi? "
Tişörtüne başımı salladım.
"Sana karşı neler hissettiğime dair fikir versin" dedi.
Benim babam. Her zaman ne diyeceğini biliyordu. " - Ben: "Eğer genç kız olmamı istiyorsan beni Destek Grubu'na yollamazsın. Bana sahte bir kimlik alırsın ki gece kulüplerine gidip votka içip esrar koklayabileyim."
Annem: "Esrar koklanmaz bir kere." - Hayat bok gibi ama en azından müzik diye bir şey var tarzı bir mutluluk.