- Politikayla, cinsellik arasında pek bir fark yok: "1968 yılında her şeyin politik olduğunu anlayabilmemiz için ne kadar çok grev, barikat, söylev ve kaldırım taşı görmemiz gerektiğini bir hatırlayın. Her yanı bir çığ gibi saran, yasaklanan ve yinelenen pornografinin her şeyin cinsellikle ilişkili olduğunu sezinletmeye başladığı görülmektedir" (Art Press, Pornografi Özel Sayısı). Katmerli saçmalık. Her şey hem politikayla hem de cinsellikle ilişkiliymiş ?politikanın çökmekte olduğu, "özgürleştirilmiş" cinselliğin hipergerçekliği içinde yer alan önemli bir gönderen sistemi olarak, aynı cinselliğin, için için eriyerek, ortadan kaybolduğu bir sırada birbirine koşut iki saçma gündem. Foucault'nun dediği gibi, cinsellik ve cinsiyet konusunda burjuvazi kendini önceleri görkemli bir bedenle, itibarlı bir hakikate adamış olsa bile daha sonra bunları toplumun geri kalan kesimlerine sıradan bir hakikat ve alın yazısı olarak kaktırmıştır.
- Barthes, Japonya konusunda: "Orada cinsel ilişkinin dışında kalan bir alanda cinselliğe rastlayabilmeniz mümkün değildir. Oysa Amerika Birleşik Devletlerinde cinsellikle, cinsel ilişkinin dışında her yerde karşılaşabilirsiniz" demekteydi. Peki ya cinsel ilişkinin artık cinsel ilişkiyle bir ilişkisi kalmamışsa ne olacak? Hiç kuşkusuz cinsel özgürlük ve pornoyla birlikte cinsellikle ilgili açıklamaların da vb. ölümüne tanık olmaktayız. Oysa Foucault'nun bu konuyla ilgili yapmış olduğu en güzel açıklamalar, her nedense bütün bunların anlamlarını yitirmiş olduğu bir döneme rastlayacaktır. Gözaltında tutma ve cezalandırma konusundaki disiplin, panoptik ve saydamlık kuramı için de aynı şey söylenebilir. Büyük bir ustaya yakışan ancak miadı dolmuş bir kuram.
- Baskı yoluyla hiçbir sonuca ulaşamazsınız. Eğer bir sonuca ulaşmak istiyorsanız bunu ancak üretim aracılığıyla başarabilirsiniz ?baskı altında tutma yoluyla hiçbir sonuca ulaşamazsınız, eğer bir sonuca ulaşmak istiyorsanız bunu ancak özgürleştirme aracılığıyla başarabilirsiniz. Ancak bu ikisi arasında hiçbir fark yoktur. Her özgürleştirme biçiminin altında yatan bir baskı altında tutma vardır. Üretici güçlerle, arzu, bedenler ve kadınların baskı altında tutulmaları, vb. Özgürleştirme mantığının bir istisnası yoktur. Özgürleşen her güç, her söz iktidar sarmalına eklenen yeni bir halka demektir.
- Feodal, köylü ya da ilkel toplumlarda "baskı altında tutulan" ya da "yüceltilen" bir cinsellikten söz etmek, tıpkı bir ideoloji ve mistifikasyon biçimi olarak dinin asla değişmeyen (ne varietur) bir şey olduğunu söylemek kadar büyük bir eblehlik göstergesidir.
- İnsanların iktidar tarafından ayartıldıkları düşüncesi doğru bir düşüncedir, ancak bunun, iktidarın egemenliği altında bulunan bağımlılarla işbirliği yapan basit bir arzu anlamına sahip olmadığını da belirtmek gerekir (çünkü böyle bir şey söylemek iktidar başkalarının arzuları tarafından belirlenen bir şeydir demekle aynı anlama sahip olmaktadır ki bu da insanları aptal yerine koymak demektir) ?hayır, eğer iktidar ayartabiliyorsa bunu kendi kendini yiyip bitiren ve üstüne minimal düzeyde simgesel bir düzen oturtabildiği o tersine çevrilebilme özelliği sayesinde gerçekleştirebilmektedir.
- Artık öyle bir noktaya geldik ki kimse ne iktidara sahip olmak ne de iktidar ilmiğini boynuna geçirmek istiyor. Bu davranışın nedeni tarihsel zayıflık ya da bir karakter zayıflığı değildir. Bunun nedeni iktidarın sırrı diye bir şeyin kalmamış olması ve hiç kimsenin artık bu meydan okumaya bir karşılık vermek istememesidir. Bu düşüncenin ne kadar doğru bir düşünce olduğunu yani iktidarın geberişini bizzat yaşayarak görmek istiyorsanız onu iktidarda kalmaya zorlayın yeter.
- İster politik, ister eğitici, isterse kültürel içerikli olsun sonuçta niyet anlam ileterek kitleleri anlamın egemenliği altında tutmaktadır. Yani, kendini haberin sürekli olarak ahlaksallaştırılması zorunluluğu biçiminde dışavuran anlam üretimi zorunluluğu. Daha iyi haber verebilmek için, daha iyi toplumsallaşmak için, kitlelerin kültürel düzeylerini yükseltmeye çalışmak vb. vb. Hepsi palavra. Çünkü kitleler bu akılcı iletişim zorlamasına insanı aptallaştıracak bir biçimde karşı koymaktadır. Onlar anlam yerine gösteri istemektedir.
- İktidar, sorumluluğu futbol maçının üstüne bu kadar kolay bir şekilde yıkabildiği için mutludur. Kitleleri futbol maçıyla uyutma sorumluluğunu seve seve yüklenmektedir.
- Her kişi kendi görünümünü arıyor. Kendi varoluşunu ileri sürmek artık olanaklı olmadığından, ne var olmayı ne de bakılıyor olmayı dert etmeksizin başka yapılacak bir şey kalmıyor geriye. "Varım, buradayım" değil; "Görülüyorum, bir imajım, bak bana bak!" Narsisizm bile değil bu; sığ bir dışa dönüklük, herkesin kendi görünüşünün menajeri haline geldiği bir tür reklamcı saflığı.
- ...Kitleler kendilerine yapılan bu çağrıları birer ışık demetine dönüştürüp dalga dalga yaymaya kalkmazlar. Tam tersine devlet, tarih, kültür ve anlamın çevresinde oluşturulmuş ışık demetlerini emerek ortadan kaldırırlar. Onlar tepkisizliktir, tepkisizliğin, nötr olanın gücüdür.