Her kişi kendi görünümünü arıyor. Kendi varoluşunu ileri sürmek artık olanaklı olmadığından, ne var olmayı ne de bakılıyor olmayı dert etmeksizin başka yapılacak bir şey kalmıyor geriye. Varım, buradayım değil; Görülüyorum, bir imajım, bak bana bak! Narsisizm bile değil bu; sığ bir dışa dönüklük, herkesin kendi görünüşünün menajeri haline geldiği bir tür reklamcı saflığı.
Diğer Jean Baudrillard Sözleri ve Alıntıları
- Eskiden krallar ölmek zorundaydılar (tanrılar da). Zaten onları güçlü kılan şey de buydu. günümüzün "krallarıysa" aşağılık bir ölme numarasına yatmaktadırlar. Bunu yapmalarının nedeni "avantajlarını" elden kaçırmama isteğidir.
- Eskiden krallar ölmek zorundaydılar (tanrılar da). Zaten onları güçlü kılan şey de buydu. günümüzün "krallarıysa" aşağılık bir ölme numarasına yatmaktadırlar. Bunu yapmalarının nedeni "avantajlarını" elden kaçırmama isteğidir.
- Eskiden krallar ölmek zorundaydılar (tanrılar da). Zaten onları güçlü kılan şey de buydu. günümüzün "krallarıysa" aşağılık bir ölme numarasına yatmaktadırlar. Bunu yapmalarının nedeni "avantajlarını" elden kaçırmama isteğidir.
- Eskiden krallar ölmek zorundaydılar (tanrılar da). Zaten onları güçlü kılan şey de buydu. günümüzün "krallarıysa" aşağılık bir ölme numarasına yatmaktadırlar. Bunu yapmalarının nedeni "avantajlarını" elden kaçırmama isteğidir.
- Tüketimi yöneten büyülü bir düşünce, günlük yaşamı yöneten mucizevi bir zihniyettir; bu, düşüncelerin mutlak-gücüne inanç üzerine kurulu bir şey olarak tanımladığımız ilkel bir zihniyettir.
- Hakikati gizleyen şey simülakr değildir. Çünkü hakikat, hakikat olmadığını söylemektedir. Simülakr hakikatin kendisidir.
- Baudrillard, dünyanın geri kalanını, Batının benimsediği modeli benimsememeleri için uyarmaktadır.
Nasıl bir model benimseyecekleri konusunda şöyle der: "Benim böyle birşeyi Batıda oturup, buradan görebilmem mümkün değil. O ülke aydınları bulabilir."
Ve bu aydınların, Batılı aydınların etkisinden kurtulup onları taklit etmeye bir son vermeleri gerektiğini söyler.
Bu noktada, üçüncü dünya ülkesi aydını kızar; çünkü tam ilerlerken onlara geri dönmeleri söyleniyor gibidir ve bu da o ülkelerdeki radikallere malzeme vermektedir.
Ancak Baudrillard'ın dediği bu değildir. Onlara "geri dönün" değil, "Batının geçtiği yanlış yola sapmadan ilerleyin" demektedir. - * Baudrillard'ın "kuramsal şiddet", başkalarının "simülasyon kuramı" olarak nitelendirdikleri eleştirel çözümleme yöntemi, ilk kez bu kitapta en somut görünümüne kavuşmuştur.
* Batıda,
- gelişme
- çağdaşlaşma
- uygarlaşma vb
şeklinde nitelendirilen tüm toplumsal/politik/ekonomik/kültürel/tarihsel/teknolojik vb
olgu, veri ve girişimlerin genel bir muhasebesini yaparak, Batının (dünyanın geri kalanına oranla)
- başarı
- üstünlük
- servet
- refah vb
olarak SUNDUĞU sonuçların, aslında büyük bir başarısızlığı simgelediğini kanıtlar.
* Üretim çağı da sona erdi!
- Doğal değer aşaması (herşey doğanın armağanı/laneti)
- Ticari değer aşaması (herşey emeğin armağanı/laneti)
- Yapısal değer aşaması (herşey gidişatın armağanı/laneti)
* Grev artık anlamsız!
- Kapital, artık her türlü grevin uzayıp gitmesine tahammül edebilecek kadar güçlü.
- Grevler artık hiçbir temel değişikliğe neden olamaz.
* Modern olarak nitelenen Batılı toplumlar, "modernleşme aşamasında üretilmiş" tüm kavram, kurum, değer, norm ve ölçütlerin TERSİNE DÖNMÜŞ bulunduğu bir evrende yaşıyor artık!
* Tersine döndürme sürecinde, devrimci düşünce en az burjuva dünya görüşü kadar OLUMSUZ bir rol oynamıştır.
* Simülakrlar düzeninin, değer yasası paralelinde beliren üç aşaması:
1) Kopyalama (Rönesans'tan sanayi devrimine klasik dönemi belirleyen biçim)
2) Üretim (Sanayi dönemine egemen olan biçim)
3) Simülasyon (Kodun belirlediği güncel evrede egemen biçim)
* Simülasyon evreni --> Ölü (canlılığı olmayan) düzen
Sistem, kendi ölülüğünü gizleyebilmek için ölümü günlük hayatın dışına itiyor.
Çünkü ölümden uzaklaşmış bir sistem, doğal olarak yaşamdan da uzaklaşır.
* Tüm yaşamın sınırlar içine alınabilmesi için önce ölümün özgürlüğünü yitirmesi gerekir. İktidar buradan doğar.
* Sistem konusunda düşünce üreterek (bu düşüce %100 doğru olsa bile), sistemi değiştirmek mümkün olmaz.
Bu düzenden toplum ancak kendi kendini yok ederek kurtulabilir. - Tanrı oğlunu, insanların borçlarını üzerine alması için göndermiştir. Bu durumda insanların tanrıya borçlanmaları mümkün görünmemektedir, çünkü bu borç oğlu tarafından onların yerine tanrıya ödenmektedir. Öyleyse bu oyun kuralına göre insanlar tanrıya borçlarını asla ödeyemeyecek, ona hep borçlu kalacaklardır.
Günümüzde tanrıya borçlanmanın yerini sermayeye borçlanma almıştır; çünkü sistem asla ödenmeyecek bir borç çıkartmakta, bunu yavaş yavaş geri almakta, borcun kalanı konusunda müzakereye oturmakta, yeniden borçlandırmakta ve bu iş sonsuza dek böyle sürüp gideceğe benzemektedir. - Fizikte belirsizlik ilkesi, bir zerreciğin bulunduğu durumu ve hızını aynı anda belirlemenin imkansız olduğunu söylemektedir.
Bu ilke bize, bir şeye ve o şeyin değerine -örneğin, yaşam- asla aynı anda sahip olunamayacağını göstermektedir.
Gerçekle göstergesini aynı anda belirlemek mümkün olmadığından, bundan böyle aynı anda ikisine birden egemen olmak asla mümkün olmayacaktır.