- Sonuç olarak sözünü ettiğimiz şey dur durak tanımayan, kronik bir hastalık gibi gerçeğin içine yerleşerek onu değiştirmeye çalışan bir "medium"dur. Burada "medium"un, süzgeçten geçirerek sunduğu haber ya da bir lazer ışığının boşlukta oluşturduğu üç boyutlu bir reklam imgesi gibi bir hayalete dönüşmüş bir gerçekten söz ediyoruz. Tıpkı yaşamın içinde çözülerek eriyen televizyon ya da televizyonun içinde çözülerek eriyen yaşam gibi. Yaşamla televizyon birbirlerinden ayrılması imkânsız bir solüsyona benzemektedirler.
- İnsanlığın "uzay macerasıyla", nükleer güçlerin tırmanışı benzer işlevlere sahiptir. Bu durum 1960'lı yıllarda Kennedy ile Kruşçev'in kolayca bir araya gelerek "barış içinde yaşama ve gelişme" düşüncesini benimsemelerini sağlamıştır. Öyleyse uzay araştırmalarında ulaşılan son hedef, son aşama nedir sorusunu sorabiliriz. Ayın fethi ne anlama gelmektedir, uzaya uydular yollamanın amacı nedir? Bütün bunların amacı evrensel bir yerçekimi modeli oluşturmaktır. Başka ne olabilir ki? Bütün bunların amacı bir uydulaşma modeli, hiçbir şeyin rastlantısal olmadığı, programlanmış bir mikro-evren hâline getirilmiş uzay kapsülünün kusursuz bir çekirdek görevi yapması değil midir? Yalnızca rota, enerji, hesap, fizyoloji, psikoloji ve çevreden oluşan, hiçbir şeyin rastlantısal olamayacağı, normların her şeyi egemenlikleri altına almış oldukları bir evren. Yasadan yoksun ancak ayrıntılara özgü işlemsel içkinliğin yasa yerine geçtiği bir evren. Her türlü anlam tehdidinden arındırılmış, yerçekiminin etkisinden kurtulmuş ve mikropların yok edilmiş olduğu (sterilize) bir evren. Zaten insanı büyüleyen şey de işte bu kusursuzluktur. Çünkü insanları büyüleyen şey Aya ayak basmak ya da bir adamın uzayda yürümesi değildir (böyle bir şey olsa olsa daha önce görülen düşlerin gerçekleşmesi anlamına gelecektir). Hayır, insanları hayrete düşüren şey teknik programlamayla manipülasyonun düzeyidir. Programlanmış bir serüvene özgü akış düzeninin içkinleşen büyüleyiciliğidir. İnsanın olasılıklara hâkimiyeti ve kusursuz bir norm düzeni karşısındaki büyülenmedir. Bu korku ve içtepiden yoksun bir ölüme benzeyen modelin yarattığı kaygıdır.
- Gerçek her zaman için teröristtir.
- Bir katliamı unutmak da katliam türünden bir şeydir. Çünkü bir katliamı unutmak insanın bir belleği olduğunu, bir tarihle bir toplumun varlığını, vb. unutmak demektir.
- Simülakrlar üç gruba ayrılır:
? Uyumlu, iyimser ve Tanrı'nın yarattığı ideal doğanın tıpkısını/ikizini oluşturmayı amaçlayan imgeleme, taklit ve kopyalama üstüne kurulmuş doğalcı, doğal simülakrlar,
? Tüm üretim düzenini kapsayan enerji ve güç üstüne kurulmuş, makinelerle somutlaşan, üretici özelliğe sahip, üretken simülakrlar. Evrensel boyutlara insana inanmayı hedefleyen, sürekli bir yayılma eğiliminde olan ve nerede başlayıp nerede bittiği belli olmayan bir enerjiyi özgürleştirme (arzu, göreceli ütopyalarla simülakrlar grubuna aittir) peşinde koşan simülakrlar,
? Information=bilgi, model ve sibernetik oyunlardan oluşan, total bir işlemsellik, hipergerçeklik ve mutlak bir denetimi hedefleyen simülasyon simülakrları. - Eskiden hayvan kurban eden insanlar, onları birer hayvan olarak görmezlerdi. Hattâ bizim tiksintiyle karşıladığımız hayvanları biçimsel olarak mahkûm eden ve cezalandıran şu Ortaçağ bile onlara bizden daha yakındır. Ortaçağ'da hayvanları suçlamak onları onurlandırmak anlamına geliyordu. Günümüzdeyse onları adam yerine koymayarak, hiç muamelesi yapıyor ve bu düşünceden yola çıkarak kendileriyle "insanca" ilişkiler kurmaya kalkışıyoruz! Artık onları kurban etmiyor ve cezalandırmadığımız gibi, bununla gurur duyuyoruz. Oysa bunun nedeni onları evcilleştirmiş olmamızdır. Daha da kötüsü onları insana özgü bir adalet anlayışından çok, toplumsal iyilikseverlik ve şefkat hattâ cezalandırma ve ölümden çok, kasaplık et olarak yok etmeye ve deney hayvanı olarak öldürmeye lâyık gördüğümüz bir dünyaya ait varlıklar hâline getiriyoruz.
- Kitle, toplumsalın içinde kaybolduğu karanlık bir deliktir.
- Kitleler iktidar tarafından güdümlenmiş, futbolla uyutulmuştur.
- Uzun bir süre iktidar stratejisi kitlelerin uyuşukluğu üstüne kurulmuş gibi görünmüştür. Kitleler edilginleştikçe de iktidar kendinden eminleşmiştir. Oysa bu mantık iktidarın yalnızca bürokratik ve merkeziyetçi olduğu dönem için geçerlidir. Bugün iktidara karşı kendi mantığı kullanılmaktadır. İktidarın tepkisizleştirdiği şey (kitle) kendi ölümünün göstergesine dönüşmektedir. İşte bu yüzden sistem kendi stratejisinde değişiklik yaparak, kitlenin edilgin bir konumdan yönetime katıldığı bir konuma geçmesi ve sessizliğine bir son vererek konuşmasını istemektedir. Oysa iş işten geçmiştir. "Tehlikeli kitle" ve toplumsalın tepkisizlik adı altındaki gerilemesi artık bir engel olmaktan çıkmıştır.
- İçinde yaşayan bireylerin birer terminale dönüştükleri, artık ne denetlenebilen ne de ortak bir şekilde kullanılabilen yan yana konmuş bir iletişim uzamından ibaret paramparça bir toplumsallık. Oysa toplumsal ancak bir perspektifin bulunduğu bir uzam içinde var olabilir. Aynı zamanda bir caydırma uzamı olan simülasyon uzamı içinde de ölür.