- Cennetten uzaklaştırdığı gerekçesiyle aşıkları sevgilinin didarına (yüzüne) bakmaktan alıkoyan kişi bilmiyor ki; aşıkların cenneti sevgilinin yüzüdür.
- Ey Mecnun! Aşka tutulduğun andan itibaren sevgilinin yurdunu kendine uzak sanma artık. Çünkü seher vakti yola çıkan her aşık, daha o gece Leylâ'da akşamlar.
- Çünkü aşk beklenilmez, birdenbire gelir. Aşka tutulan kişinin tavrı o anda başkalaşır, kalbinin ritmi artar, bedeninde fizyolojik değişimler baş gösterir, ne yaptığını bilmez olur.
- Aşk dışarıdan bakıldığında bir deliliktir, içine girdiğinde akla ihtiyaç göstermez olur.
- İnsanın en mutlu olduğu anlar; aklın gönül içinde eridiği, yani aşka kendini teslim ettiği anlardır. Aklın gönle teslimiyetini aşk olarak tanımladığımıza göre insanın soyut varlığını aşktan ibaret görebiliriz.
- Öyle ya aklı olmayanın ne derdi vardır ki? Çevremize bakalım, delilerden başka mutlu insan görebiliyor muyuz?
- Çünkü sevgiliye sadakatin özü ve özeti; aşkını sır gibi saklamak, iyilik gördüğünde de, kötülük gördüğünde de bu tavrı değiştirmemektir.
- Uzun bekleyişlerin kalbe yansıyan ihtilalleri olur Molla Kasım; geceler boyu yalnız ve sessiz beklerken pek çok şeyi yeniden düşünür insan. Hani yabancı bir sesi duymak isteyen nöbetçi kulaklar, kendi iç sesini dinleye dinleye sabah eder ya! Neler neler söylemedi içim o uzun bekleyiş gecelerinde, neler neler kurdum içimden, bilsen....
- Vatanın tam bağrındayım ama gurbet içimde durmadan büyüyen bir acı. Bir şehrin içindeyken ona hasret çekmenin ne olduğunu belki de bilmezsiniz siz. Ben bu şehre işte böyle hasretim. Bu şehir benim için biraz Rukal demektir cünkü, biraz Huri demektir... Ama mutlaka Leyla demektir... Bin kere Leyla demektir...
- Sevgilinin şöyle güçsüz ve küçücük bir gamze kırıntısı bile aşıklar arasında katliama sebep oldu. Allah korusun, gamze ya bir de tamam olsaydı?