- İlmi ile amel etmeyen alim başkalarını giydirdiği halde kendi çıplak olan iğne gibidir.
- Nitekim Peygamber Efendimiz S.A.V. şöyle buyurur:
Kalplerinizi açlıkla nurlandırınız! Açlık ve susuzluk silahıyla nefsinizle cihat ediniz!
Açlıkla cennetin kapısını çalmaya ısrarla devam ediniz. Zira nefsini terbiye etmek için mücadele edenin mükafatı,
Allah c.c. yolunda cihat edenlerin mükafatına denktir. Allah Teala katında, nefsi açlık ve susuzlukla terbiye etmekten daha sevimli
bir amel yoktur. Midesini sürekli dolu tutan meleküt alamine asla giremez! Oburluğa devam eden ibadetlerden lezzet alamaz! (sayfa 32) - Tevbe, kadın erkek her müslümana vacibtir. Yüce Allah c.c. şöyle buyurur:
"Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a tevbe edin.Umulur ki Rabb'iniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve O'nunla birlikte
iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennete sokar.Onların önlerinden ve sağlarından (amellerinin)
nurları aydınlatıp gider de, <> derler."Tahrim,8
Ayette geçen "tevbe edin" emri vücüb içindir.
Yine Allah c.c. buyurur:
"Allah'ı unutan ve bu yüzden Allah'ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın.
Onlar fasıkların (yoldan çıkan kimselerin) ta kendileridir." Haşr, 19
Kulların Allah'ı unutması, O'na verdikleri ahdi unutmaları, gönderdiği ilahi Kitab'ı bir kenara atmalarıdır. Allah'ın onlara kendilerini
unutturması ise; Allah'a verdikkleri ahdi ve Kur'ân-ı Kerîm'i bir kenara atan kimselere içinde bulundukları hali unutturması ve bu sebeple
içinde bulundukları kötü durumdan çıkıp hayırlı amaller işleyecek anlayıştan mahrum olmaları demektir.
Sevgili Peygamber Efendimiz S.A.V. şöyly buyurur:
"Kim Allah'a kavuşmaktan hoşlanırsa, Allah da ona kavuşmaktan hoşlanır. Kim de Allah'a kavuşmaktan hoşlanmazsa,
Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz." (sayfa 49) - Bil ki, Allahu Tealayı tanımanın anahtarı, insanın kendi kendini tanımasıdır.
- Beden duyuların hammalıdır. Demek ki, beden hislere (duyulara) hizmet ediyor. Duyular ise, aklın casusu ve tuzağıdır. Onların vasıtasıyla acayip işleri araştırıp muhafaza eder. Demek ki duyular aklın hizmetçisidir. Akıl ise kalbin ışık ve ziyasıdır. Bu nur ile cenabı Hakkı görür ki, kalbin cenneti budur. Demek ki akıl da kalbin hizmetçisi olur. Kalb ise, Allah Teala'nın cemalini görmek içindir.
- Görünüşte insana benzeseler de hakikatta onların hali köpeğin hali ve hınzırın halinden pek farklı değildir. Onların yarın mahşer gününde kalblerinde gizli olan manalar aşikar olup zahir suretleri de, batınlarındaki renk ve şeklini alacaktır. Böylece şehveti galip olan kimse hınzır şeklinde görülecektir. Bunun içindir ki, rüya aleminde kurt, zalim insan, domuz da pis insan demektir. Çünkü uyku ölümün numunesidir. Bu kadarıyle ki, uyku sebebiyle bu alemden uzaklaşır. Suret manaya tabi olur. Böylece herkesi batın sureti üzere görür. Bunun sırrı cok büyüktür.
- At eşekten üstündür. Cünkü eşek yük çekmek icin yaratılmıştır. At ise harpte cihadda ona binip her tarafa koşup dolaşmak için yaratılmıştır. Bununla beraber ona da eşek gibi yük taşıma gücü verilmiştir. Üstelik ona süratli yürüme ve koşma da verilmiştir ki, bu eşeğe verilmemiştir. Eğer at kendi halinden aciz olursa, onun sırtına palan vururlar ve eşek seviyesine indirirler. Bu onun için noksanlık ve perişanlık olur. Bunun gibi kimi insanlar, insanın;yemek, uyumak ve cinsi münasebette bulunmak için yaratıldığını sanırlar ve bunun için de bütün ömürlerini geçirirler. Bazı insanlar da insanın galebe istila ve kahr için yaratıldığını zannetmişler. Arap,Kürt ve Türkler gibi.
- Suçları Rablerinin huzurunda, başları öne eğilmiş olarak: Rabbimiz, gördük, dinledik, artık bizi dünyaya geri gönder de iyi işler işleyelim; doğrusu kesin olarak inandık derlerken bir görsen. (Secde 12) Bu hal üzere olanlar, siccin defterinde (şeytanların,kafirlerin ve günahkarların adlarının yazılı olduğu defterdedir) seytanlarla beraber olur.
- Hiçbir varlık, her şeyin şeref ve kıymet kaynağı olan, bütün alemin hükümdarı olan; dünyanın acayip işleri onun eseri olan yaratıcı Allah Teala'dan daha büyük ve daha şerefli olamaz.Bu itibarla Allah Teala'yı bilmekten daha üstün ve daha zevkli bir marifet olamaz. Allah Teala'dan daha hoş bir nazargah(bakılan) olamaz. Kalbin tabiatının muktazası gereği budur.
- Birgün şeyh Ebu Said müridleriyle beraber gidiyordu. Yolda bir hela kuyusunu temizleyenlerin yanından gecerken, bütün müridler burunlarını tutarak kaçtılar. Hazreti şeyh biraz durduktan sonra dedi ki; Biliyor musunuz, bu pislikler lisan-ı haliyle bana ne diyor? Diyorlar ki, "dün pazarda idik. İnsanlar bizim için keselerini boşaltıp bizi ele geçirmeye çalışıyorlardı. Bu kadar hürmetli ve kadirli iken, yalnız bir gece sizinle kaldık. Bu kadar zaman içinde bu hale dönüşüp bu çirkinliğe düştük. Şu durumda bizim mi sizden, yoksa sizin mi bizden kaçmanız gerekir." Gerçek şudur ki, insan tam bir acz ve noksanlık içindedir. Onun pazarı yarın(gelecekte) olacaktır. Eğer kimya-yı saadet, bu kalp cevheri üzerine bina edilirse, hayvanlar derecesinden kurtulup melekler derecesine erişir. Eğer dünyaya yönelip onun arzularına tabi olursa yarın kıyamette köpek ve domuz ondan üstün olur. Çünkü onlar hepsi toprak olup azap ve cezadan kurtulacaklar. Fakat o kimse elem verici azapta kalacak.Bu itibarla insan kendi şerefini idrak ettiği gibi, noksanlığı, çaresizliği de idrak etmelidir.