- On binlerce yıldır dünyadayız. Artık yorulduk. Bu yorgunluk, her vesileyle kendisini gösteriyor: Dikkatsizlik, hazımsızlık, düşmanlık, saygısızlık, duymamak, dinlememek, görmemek, ciddiye almamak, emeğe hürmet etmemek vs. Uzun sözün kısası; kusurluyuz, belki de bu yüzden hep başkalarında kusur arıyoruz.
- Yahya Kemal'i niçin severiz? Çünkü Süleymaniye'de Bayram Sabahı'nı yazmıştır. Buna, şiir yazmak değil, iş yapmak diyorum. Mehmet Akif, Çanakkale'yi ve İstiklal marşını yazarak, mühim bir iş yapmıştır. Necip Fazıl Sakarya Türküsü'yle, Sezai Karakoç Hızırla Kırk Saat'le, İsmet Özel Amentü'yle. Bunlar, milletimiz adına yapılan çok kıymetli işlerdir. Şiir; Küfe'dir, Kaldırımlar'dır, Balkon'dur, Yıkılma Sakın'dır.
- Coğrafyamız, vicdanımız kadardır. Vicdan, haktır, hakikattir, hakkaniyettir.
- Bir şaire yapılabilecek en büyük haksızlık, hatta saygısızlık, ona, 'sen sadece şiir yaz' demektir.
- Sühreverdi, Nur Heykelleri'nde "az yemek, uykuyu azaltmak ve uyanıklığı artırmak, size fazilet kapısını açar" diyor. Dikkat edelim: Uyuyamamak değil, uyumamak. Bir de, aklımda, sahibini hatırlayamadığım şu söz var: "Şairlerin göz kapakları yoktur." Tane tane özetlersek; uyuyanlar, uyumayanları, uyumakla suçluyor.
- İnancım odur ki, iyi kitaplar, dünyaya dahil değildir. Dünyanın dışında ve üstündedir. İşte o kitaplardan birinde, Hazret-i Ömer şöyle dua eder: "Allah'ım, bana dünyalık olarak, ancak beni dünya fitnesinden koruyacak şeyler ver."
- Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur'u yazmış, fakat bulamamıştır. Daha geniş bilgi için günlüklerine bakılabilir. Durumumuz biraz bu örneğe benziyor. Evet, huzur İslam'dadır. Buna karşılık, Müslümanların hali de ortadadır. Kırk üç yıldır dünyadayım. Kendimi bildim bileli hep şunu söyledim ve duydum: "Ne çok acı var." Afganistan'dan Bosna'ya, çok büyük ölümler gördük, maalesef, görmeye de devam ediyoruz. İslam dünyasının, yabancıların operasyon ve test sahasına dönüşmesi yetmezmiş gibi, bir de birbirimizin canına kastetmeye başladık. Fitneden daha kötü ne var, bilmiyorum. Ne varsa, neyse o, işte ona yakalandık. Bugünkü görüntümüz, ümmet derdinde olanları mahcup ediyor, utandırıyor. İslam Birliği'ni savunuyoruz. Fakat mevcut liderlerle, yönetimlerle ve zihniyetle bu birlik nasıl kurulacak, kurulsa ne olacak? Bir soru daha soralım: Kimlere hizmet edecek?
- "Var mısın ki, yok olmaktan korkuyorsun?"
- Sevgimiz, sevgisizliğimizde daha çok değil. Cemal Süreya'nın o meşhur sorusunu hep birlikte hatırlayalım: "Anlamıyorum, yoksa burs mu veriyorlar birbirini sevmeyenlere?"
- "Ağaçlar canlı kaldıkça meyve verir, insanlar ise meyve verdikçe canlı kalır."