- İnsan bir fabrika olsaydı, ne üretiyor olurdu?
Mazeret... - Anladığım kadarıyla hayat, kimseyi memnun etmeyen şiir antolojilerine benziyor.
- ...bir polis memurunun takım elbise giyenle, el örmesi süveter giyene davranışı aynı mıdır?
- Rabbim sen olmasan
Kimin aklına gelirdim ben. - İçinizde olmayanı dışınızda bulamazsınız.
- Ondan bana kalan tek hatıra kendi fotoğrafım. Fotoğrafa baktıkça onun yüzünü görüyorum. Çünkü makinanın arkasında o var ve 'bana bak, hah öyle' demişti.
- -Ben de buranın yabancısıyım.
İlk defa gittiğim bir şehirde, en çok kimlere sempati duyuyorum ?
Adres sorduğum zaman, yukarıdaki cümleyi kullananlara... - Vicdan,ruhumuzun kalbidir.
- Cahit Zarifoğlu, bir şiirinde, "gel ekmek, keseyim seni" der. Bense, ne yaptığımı soranlara, daima "ekmeğimi kovalıyorum" cevabını veririm. Bu iki 'demeç'ten çıkan sonuç şu olabilir: Zarifoğlu, rızık endişesi taşımayan bir insandı; ben ise rızkı, bir endişe olarak taşıyorum.
Evet, ekmek...
Tokluğun habercisidir o. Sofralarımızda bir pekiştirme sıfatı gibi durur. O olmayınca, birçok nimet sıfırla çarpılmış olur. Reçeli reçel yapan, tereyağını tereyağı yapan yine odur. - PİKNİKÇİLER
Bu canlı türü, havalar ısınınca, sürüler halinde ağaçlık yerlere, ormanlara gider. Orman yangınlarının hatırı sayılır bir kısmını bunlar çıkarır: Nereye gittiğine bakılmadan atılan izmaritler, piknik ateşinin söndürülmemesi vs.
Bu canlı türünün erkekleri pijama ya da eşofman, dişileri maksi etek ve bluz giyer. Pijama giyen erkekler, bu türü tanımayanlar tarafından zebrayla karıştırılabilir.
Su bidonu, ızgara, piknik tüpü, çaydanlık, urgan, plastik top, kilim, nacak, nacak yoksa keser veya satır, yanlarından hiç bir zaman ayırmadıkları aksesuarlarıdır.
Çevre bilinçleri, normal insanlara göre biraz farklıdır. Mesela bir ağacı, ancak salıncak kurmaya elverişliyse severler. Yine, ormanın derinliklerine keşif yapmak için değil, ancak ihtiyaç gidermek için inerler.